Bir Aşk Hikayesi...

Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 2.76/5 - 21 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Bir Aşk Hikayesi...
#1
Icon25 

Bir Aşk Hikayesi

Üniversiteli delikanlı Kolejli kıza bir voleybol maçında rastladı. Okul
salonundaydı maç. Tribünsüz,minik bir salon.. Seyircilerle, oyuncular
arasında, sahanın çizgisi vardı sadece..O kadar yakındılar..
Delikanlı, bu tatlı, bu güzel, bu dünyalar şirini kızı ilk defa görüyordu
takımda.. Hoşlandığını, fena halde hoşlandığını hissetti. Az sonra bir şeyi
daha hissetti. Uzun zamandan beri maçı değil, o güzel kızı izlediğini.. Kız
servis atarken hemen önünden geçti. Göz göze geldiler.. Kız gülümsedi..
Delikanlı, çok popülerdi o yıllarda.. Kız onu tanımış olmalıydı. Kim bilir,
belki kız da ondan hoşlanmıştı.. Belki de delikanlı öyle olmasını istediği
için ona öyle gelmişti.. Set değişip, takım karşıya gidince, delikanlı da
yerini değiştirdi, o da karşıya gitti.. Üçüncü sette tekrar eski yerine
döndü.. Kız da gidiş gelişleri fark etmişti galiba.. Bir defa daha
gülümsedi. Manidar.."anladım" der gibi bir gülümseyişti bu...
Delikanlı o hafta boyu hep bu dünya lar şirini kızı düşündü.. Pazar günü,
sabahın köründe kalktı, erkenden oynanacak maçı, ne maçı canım, o dünyalar
şirini kızı görmek için..
Delikanlı artık kızın hiçbir maçını kaçırmıyordu.. Dahası.. Ankara
Koleji'nin her dağılış saatinde, okul civarında oluyordu, onu bir kez daha
görmek için.. Karşılaştıklarında, hafif çok hafif bir gülümseme, çok minik
bir baş eğmesi ile selamlaşır olmuşlardı.. Bir defasında, yaptığına sonra
kendisi de günlerce güldü.. O gün gene tesadüfmüş gibi, okul dağılışı kızın
karşısına çıkmış, gülümseyerek selamlamış, sonra arka sokaklara dalıp,
yıldırım gibi koşarak, bir blok ötede gene karşısına çıkmıştı. Kız bu defa,
iyice gülmüştü.. Karşısında, sözüm ona ağır ağır yürüyen, ama nefes nefese
delikanlıyı görünce..
Delikanlı, voleybol takımının kaptanını iyi tanıyordu. Arkadaştılar.
Sonunda bütün cesaretini topladı, kaptana açıldı.. O kızdan fena halde
hoşlanıyordu. Galiba kız da ona karşı boş değildi. Bir yerde, bir şekilde
tanışmaları gerekiy ordu.. O zamanlar, bu işler böyle oluyordu çünkü..
Kaptan "tabi" dedi.. "bu hafta sonu güzel bir konser var. Biz onunla
gitmeye karar vermiştik zaten. Sen de gel. Hem konseri birlikte izleriz,
hem de tanışırsınız.."

"Mutluluk işte bu olmalı" diye düşündü delikanlı.. "Mutluluk işte bu!.."

Ve konser gününe kadar geceleri hiç uyuyamadı.. Konser gününü de hiç ama
hiç unutmadı.. O ne heyecandı öyle.. Konserin verildiği sinemanın kapısında
tanıştılar.. El sıkıştılar.. O güzel ele dokunduğu anı da hiç unutmadı
delikanlı.. Kaptan, salona girdiklerinde, ustaca bir manevra daha yaptı.
Delikanlı ile dünyalar şirini kız yanyana düştüler.İnanamıyordu delikanlı..
Onunla nihayet yanyana oturduğuna, onun sıcaklığını hissettiğine, onun
nefesini duyduğuna inanamıyordu.. Biraz önce tanışırken tuttuğu el, bir
karış ötesinde öylesine duruyor, delikanlı, sahnede dünyanın en romantik
şarkısı söylenirken –o an dünyanın bütün şarkıları dünyanın en romantik
şarkısıydı ya- o eli tutmak i çin öylesine büyük bir arzu duyuyordu ki
içinde.. Ama uzatamıyordu işte elini.. Her şey böyle iyi giderken, yanlış
bir hareketle, onu ürkütebileceğinden, incitebileceğinden öylesine
korkuyordu ki..
Sonunda dayanamadı, sanki kolu uyuşmuş gibi, uzandı..Kolunu kızın
koltuğunun arkasına koydu.. Kızın omzuna değil.. Koltuğun üzerine.. Sonra
kız arkaya yaslandı.. Bir kaç saç teli, delikanlının elinin üzerine
dokundu.. Kalbi yerinden fırlayacak gibi atıyordu artık genç adamın..
Dünyalar şirini kızın saçları eline dokunuyordu çünkü.. Konserden çıkarken,
kız, şakalaştı.. "Sizi her maçımızda görüyoruz. Alıştık nerdeyse.. Yarın
Adana'da da maçımız var.. Gözlerimiz sizi arayacak.."
Hayır, aramayacaktı. Delikanlı o anda kararını vermişti çünkü.. Cebinde onu
otobüsle Adana'ya götürüp getirecek, hatta öğle yemeğinde bir de Adana
kebap yedirecek kadar para vardı.. Gece yarısı kalkan otobüse bindi.. Sabah
erkenden Adana'ya indi. Maç saatine kadar başı boş dolaştı. Salona erkenden
girdi , en ön sıraya tam servis köşesine en yakın yere oturdu.. Takımlar
sahaya çıkarken, salondaki en heyecanlı seyirci oydu. Maç falan değildi
sebep tabii.. İlk sette kız farkında bile değildi onun.. Nerden olsundu
ki.. İkinci sette öbür tarafa gittiler.. Döndüklerinde, ügüncü sette kız
fark etti delikanlıyı..Yüzünde çok ama çok şaşkın bir ifade, biraz
mutluluk, biraz da gurur vardı sanki.. Ankara'nın hele Kolejde çok popüler
bu delikanlısının onun için ta oralara geldiğini bilmenin gururu..
Maç bitti. Kız soyunma odasına, delikanlı garaja gitti. Tek kelime
konuşmadan.. Konuşmaya gelmemişti ki.. Kız "keşke orada olsaydın" demişti.
O da olmuştu işte.. Hepsi o.. Ona o kadar çok şey söylemek istiyordu ki
aslında..
Bir gün üniversite kantininde gazete okurken, iç sayfalarda bir şiire
rastladı. Daha doğrusu bir şiirden alınmış bir dörtlüğe.. Söylemek istediği
her şey bu dört satırda vardı sanki.. Bembeyaz bir karta yazdı o dört
satırı.. Öğleden sonrayı zor etti, Kolejin önüne g itmek için.. Kızın
karşıdan geldiğini gördü. Koşarak yanına gitti. "Bu sana" diye kartı eline
tutuşturdu ve kayboldu ortadan.. Kız, Necip Fazıl'ın dört satırını
okurken..
"Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar...
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar!.."
Ertesi gün öğleden sonra, tarif edilemez heyecanlar içinde Kolejin
önündeydi gene.. Kız karşıdan geliyordu.. Bu defa yanında arkadaşları
yoktu. Yalnızdı.. Yaklaştığında işaret etti delikanlıya.. Gözlerine
inanamadı genç adam.. Onu yanına mı çağırıyordu yoksa.. Evet, çağırıyordu
işte.. Kalbinin duracağını sandı yaklaşırken.. "Sana bir şeyler söylemek
istiyorum" dedi kız.. O da heyecanlıydı, belli.. "Bak iyi dinle.. Dünkü
satırlar için çok teşekkürler.. Herhalde hissettin, ben de senden
hoşlanıyorum. Ama senden evvel tanıdığım birisi daha var. Ondan da
hoşlanıyorum ve henüz karar veremedim, hanginizden daha çok hoşlandığıma..
Ve de şu anda, onu terk etmem için bir sebep yok.."
"O zaman karar verd iğinde ve de eğer seçtiğin ben olursam, hayatında başka
kimse olmazsa, ara beni!" dedi, delikanlı ikiletmeden.. Ayrıldı kızın
yanından.. Bir daha voleybol maçına gitmeden, bir daha okul yolunda önüne
çıkmadan.. Bir daha onu hiç görmeden..
Yıllarca sonra Levent Yüksel'in söyleyeceği şarkıdaki Sezen Aksu'nun
sözlerini o zaman biliyordu sanki. Aşk "onurlu" olmalıydı.. Günlerce,
haftalarca, aylarca bekledi.. Tıpkı, kıza verdiği o dörtlükteki gibi
bekledi.. Hastanın sabahı, şeytanın günahı beklediği gibi bekledi..
Heyecanla bekledi. Hırsla, arzuyla bekledi. Umutla, umutsuzlukla bekledi.
Bazen öfkeyle bekledi.. Ama bekledi.. Başka hiç kimseye bakmadan, başka hiç
kimseyi bulmadan bekledi. Bir gün bir şiir antolojisinde şiirin tamamını
buldu.. İki dörtlüktü şiir.. İlki kıza verdiğiydi.. Bir ikinci dörtlük daha
vardı orada.. O dörtlüğü de bir kartın arkasına dikkatle yazdı.. Cebine
koydu..
Bekleyiş sürüyor, sürüyordu.. Okullar kapandı, açıldı.. Aylar, aylar
geçti..Bir gün delik anlı kızı aniden karşısında gördü.. "Günlerdir seni
arıyorum" dedi kız. "Günlerdir seni arıyorum. İşte sana haber.. Artık
hayatımda hiç kimse yok!.."
"Yaa" dedi delikanlı.. "Yaa" dedi sadece.. Kalbi heyecandan ölesiye
çarparken, aylardır ölesiye beklediği an gelip çatmışken, ağzından sadece
bu ses çıkmıştı: "Yaaa!.."
Cebindeki artık iyice eskimiş kartı uzattı kıza.. "Sana bir şiirin ilk
dörtlüğünü vermiştim ya bir gün.." dedi. "Bu da sonu onun..."
Sonra yürüdü gitti, arkasına bile bakmadan.. Kız ikinci dörtlüğü oracıkta
okurken..
"Geçti istemem gelmeni
Yokluğunda buldum seni.
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme artık neye yarar!.."
Aradan yıllar, çok ama çok uzun yıllar geçti. Delikanlı bugün hala
düşünüyor.. O uzun, çok uzun bekleyiş mi öldürmüştü aşkını? Ya da
beklerken, ölesiye beklerken hayalinde öylesine bir sevgili yaratmıştı ki,
artık yaşayan hiç kimse bu hayali dolduramazdı.. O sevgilinin kendisi
bile.. Hayalindekini canlı tutmak için mi, canlısını s ilmişti yani?.. Ya
da.. Ya da.. Bir şiirin romantizmine mi kapılmış, bir delikanlılık jesti
uğruna, mutluluğunun üzerinden öylece yürüyüp mü gitmişti acaba?
Delikanlı bu soruların cevabını bugün hala bilmiyor.. Bilmediğini de en iyi
ben biliyorum.. Çünkü, o delikanlı, bendim!...

Yazar :...
*Özlem*

Hasret kaldım özlemeye, ve de özlenmeye,
Kim bilir belkide adım Özlem olsaydı, özlerdi birileri beni de..
Özlemek güzel bir duygudur, özlüyorsa özlenen de...


HaYaLi
Cevapla
#2

eline sağlık
Benden istediğiniz nedir. Yakamı bırakın artık. İçine ettiniz hayatımın. Lan önüme gelene kandım. Adımı tükürün ağzınızdan .Çiğnediğiniz yeter!!!!!! Nefret ettim bazınızdan......
Cevapla

Konu Araçları
Konuyu Paylaş :  
Konunun Linki :  
BBKodu :  
Konu Araçları :

Konu ile Alakalı Benzer Konular
Konular Yazar Yorumlar Okunma Son Yorum
Icon11 Deniz Kabuklarının Hikayesi gr££n 0 2.852 22-10-2008, Saat: 20:14
Son Yorum: gr££n
  kültürlü bir kızın hikayesi:(:(:(:( elifnas 0 2.384 03-04-2008, Saat: 15:38
Son Yorum: elifnas
  Çift balığın hikayesi BirolAkDAS 1 2.417 25-10-2007, Saat: 22:00
Son Yorum: sevgi kelebeği
  Çiçekle Suyun Hikayesi MeRmAiD 0 2.118 05-04-2007, Saat: 11:55
Son Yorum: MeRmAiD

Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi