Hepimiz Biriz
Hematoloji Nedir? - Baskı Önizleme

+- Hepimiz Biriz (https://www.hepimizbiriz.com/forum)
+-- Forum: EĞİTİM DÜNYASI (https://www.hepimizbiriz.com/forum/Forum-E%C4%9E%C4%B0T%C4%B0M-D%C3%9CNYASI-30)
+--- Forum: Rehberlik (https://www.hepimizbiriz.com/forum/Forum-Rehberlik-39)
+---- Forum: Dersler - Ödevler - Tezler (https://www.hepimizbiriz.com/forum/Forum-Dersler-%C3%96devler-Tezler-37)
+----- Forum: Tıp (https://www.hepimizbiriz.com/forum/Forum-T%C4%B1p-76)
+----- Konu Başlığı: Hematoloji Nedir? (/Konu-Hematoloji-Nedir-1505)



Hematoloji Nedir? - civanpercemi - 04-04-2007

Hematoloji nedir ?
UZM.TABİP A.VAHAP ASLAN

Hematoloji nedir ? Hematoloji, kan hastalıklarının tanı, tedavi ve önlenmesi ile uğraşan İç Hastalıkları (Dahiliye)’nın branşıdır. Teknolojik gelişmeye paralel olarak oldukça komplike bir yapıya sahip kan hücrelerinin yapısının ve fonksiyonlarının ortaya çıkması ile hematoloji bilimi hızla genişlemeye başlamış ve dinamik bir yapı kazanmıştır. Hematoloji bilimi, tedavi hizmetleri yanında birçok hastalığın tanısında kullanılan laboratuar uygulamaları yönüylede tıpta önemli bir yer tutmaktadır. Türkiye'de ve dünyanın çoğu ülkesinde 5 yıllık İç Hastalıkları eğitimini takiben 3 yıl yan dal ihtisası yapmak suretiyle hematoloji uzmanı (Hematolog) olunmaktadır.

Hematoloji konusunda yeterli bilgi sahibi olmak için öncelikle kanın işlevlerini ve yapısını kabaca kavramak gereklidir. Bir erişkinin vücudunda bulunan kanın hacmi yaklaşık 4-5 litre civarındadır. Kan organlara beslenmeleri ve kendi kendilerini yenilemeleri için gerekli olan maddeleri taşıyan, organların hormon denilen maddeler yardımıyla iletişim kurmalarını mümkün kılan, vücuda giren yabancı madde ve mikropları temizleyen, vücutta oluşan zararlı maddeleri atılmak üzere akciğer ve böbrek gibi organlara ulaştıran bir sıvıdır.

Kanın iki kısmı vardır: 1) “Plazma” adı verilen sıvı ve 2) bu sıvının içinde yer alan “kan hücreleri”. Plazma su ve suda erimiş şekilde bulunan çeşitli kimyasal maddelerden (proteinler, yağlar, şekerler, vitaminler, hormonlar, mineraller, antikorlar, vd) oluşur. Kan hücreleri 3 grupta toplanabilir: 1) eritrositler (alyuvarlar), 2) lökositler (akyuvarlar), 3) trombositler (pulcuklar).

Eritrositler (Alyuvarlar): Toplam kan hacminin yaklaşık yarısına yakınını oluşturan eritrositlerin ana görevi içlerindeki hemoglobin sayesinde akciğerlerden aldıkları oksijeni dokulara taşımak, dokularda oluşan karbon dioksiti akciğerlere taşıyarak atılmalarını sağlamaktır. Sayıları azaldığında “anemi (kansızlık)”, sayıları çoğaldığında ise “polisitemi” olarak isimlendirilen hastalıklar ortaya çıkmaktadır.

Trombositler (Pulcuklar): Kanamayı durduran kanın en küçük hücreleridir. Kümeler oluşturarak küçük, kılcal damar duvarlarındaki gedikleri tıkarlar.

Lökositler (Akyuvarlar): Vücudumuzu çeşitli mikroplara ve yabancı maddelere karşı savunan lökositler farklı işlev ve yapıya sahip alt gruplara ayrılır: Nötrofiller, monositler, lenfositler, eozinofiller ve bazofiller.” Nötrofil ve monositlerin ana görevi mikropları yemek, yutmak ve ardından öldürmektir. Sayıları çok azaldığında vücudun mikroplara karşı savunması yetersiz kalır ve ortaya ateşli infeksiyon hastalıkları çıkar. Eozinofiller ve bazofiller ise allerjik olaylarda rol alırlar. Lenfositler bağışıklık sistemimizin en önemli hücreleri, bir anlamda baş aktörleridir. Kandan daha çok lenf düğümleri ve lenf yollarında, dalakta, sindirim ve solunum yollarının içini döşeyen zarlarda yoğunlaşmışlardır. Yapı ve işlevlerine göre 3 gruba ayrılırlar: B lenfositler, T lenfositler ve NK hücreleri (doğal öldürücü hücreler). B lenfositler‘den türeyen plazma hücreleri kemik iliğinde ve yukarda sıraladığımız lenf organlarında bulunurlar. Plazma hücrelerinin görevi “antikor” adı verilen bağışıklık maddelerini yapmaktır. Mikrobik bir hastalığı geçiren ya da o mikroba karşı aşılanan kişi bağışıklık kazanır. İşte bu bağışıklığı sağlayan plazma hücrelerinin ürettiği antikorlardır. Bu antikorlara “immünglobülin (Ig)” denir. IgG, IgA, IgM gibi farklı yapı ve işlevde antikorlar mevcuttur.

Kan hücreleri kemik iliğindeki kök hücreler tarafından üretilirler ve belli bir sürenin sonunda parçalanıp yıkılırlar. İlik sürekli olarak üretim yaptığı için kan hücrelerinin sayıları belli sınırlar içerisinde sabit kalır. Kemik iliğinde bulunan ve “kök hücre” adı verilen tüm kan hücrelerinin öncül hücresinin son yıllarda farklı organları oluşturan hücrelere de dönüşme potansiyeli olduğu saptanmıştır. Günümüzde kök hücrenin bu özelliğinden faydalanılarak birçok hastalığın tedavi edilebileceği düşünülmektedir. Özellikle kalp ve sinir sistemi hastalıklarında kök hücre kökenli tedavilerin etkili olduğu bilinmektedir.

Hematoloji biliminin ilgilendiği başlıca hastalık gurupları aşağıda özetlenmiştir

Eritrositlerle (Alyuvarlarla) İlgili Hastalıklar: Bu gruptaki en önemli hastalık “anemi” (kansızlık) dir. Daha çok çocuklar ve kadınlarda görülen bu durum kendini halsizlik, yorgunluk, çabuk yorulma, çarpıntı, uykuya eğilim, saç dökülmesi, tırnaklarda kırılma gibi bulgularla gösterir. Aneminin en sık nedeni demir eksikliği olmakla birlikte bazı vitaminlerin eksikliği, böbrek ve karaciğer hastalıkları, kemik iliği yetmezliği, kan hücrelerin damar içinde aşırı yıkılması, nadirende kanserlerdir. Alyuvarların kanda artmasına ise “polisitemi” denir. Polisitemi kemik iliğinin aşırı çalışmasından kaynaklanabileceği gibi özellikle akciğer hastalıklarında da görülebilmektedir. Bu hastalık başağrısı, baş dönmesi, terleme, kaşıntı gibi belirtiler verebilmektedir.

Lökositlerle (Akyuvarlarla) İlgili Hastalıklar: Lökositlerin kanda fazla sayıda saptanması bazı mikrobik hastalıklarda görüldüğü gibi kemik iliğinin kontrolsüz ve aşırı çalıştığı durumlarda da görülebilmektedir. Bu durum “lösemi” (kan kanseri) olarak adlandırılmaktadır. Lösemi kendini halsizlik, ateş, kanamalar ve yaygın kemik ağrısı gibi bulgularla göstermektedir. Yakın zamana kadar tedavisinde oldukça güçlükler çekilen lösemiler, kemik iliği nakli işleminin gelişmesi ve yaygınlaşması, hedefe yönelik tedavilerin geliştirilmesi ile tedavi edilebilir hastalıklar grubunda yerini almaya başlamıştır. Yine “lenfoma” adı verilen lenf kanseri de bu grup hücrelerden (lenfositlerden) kaynaklanmaktadır. Lenf bezi kanserleri boyunda, koltuk altında, kasıklarda lenf düğümlerinde şişlik, ateş, terleme, kilo kaybı gibi belirtiler gösterirler. Lökositlerin kanda azalması tedaviye dirençli infeksiyon hastalıklarına yol açar ve bu durum bazen ölümcül olabilmektedir.

Trombositlerle ilgili hastalıklar: Trombositlerin azalması ciltte morarma, dişeti ve burun kanaması, idrardan kan gelmesi gibi kanama bulgularına yol açar. Trombositlerin azalmasının nedeni kemik iliğinde yeterli yapılamamaları veya bu hücrelerin dalak tarafından kontrolsüz ve fazla miktarda yıkılması olabilmektedir. Bu hücrelerin kanda aşırı bulunmaları damar içinde özelliklede beyin ve kalp damarlarında tıkanmalara neden olabilmektedir.

Diğer bir kan hastalığı grubu ise kanama ve pıhtılaşma bozukluklarıdır. Kalıtsal veya edinsel olarak birçok durumda kanamaya eğilim görülebilmektedir. Bu hastalıkların en önemli grubunu “hemofili” olarak adlandırılan kanın pıhtılaşmasında etkili bazı proteinlerin eksikliği oluşturmaktadır. Daha çok erkeklerde görülen bu durumda durdurulması güç olan kanamalar oluşmaktadır. Son yıllarda giderek artan sayıda altgrupları tanımlanan ve “trombofili” olarak adlandırılan hastalıklarda damar içi pıhtılaşmalar oluşabilmektedir. Bu durum bacak damarlarında, akciğer ve beyin damarlarında, göz damarlarında bazende karın içinde bulunan damarlarda görülebilmektedir. Bu hastalıklar bazen gebelerde düşüklere yol açabilmektedir. Kalıtsal olan bu hastalık grubunda protein C ve S eksikliği, Antitrombin III eksikliği, Aktive protein C rezistansı ve faktör V Leiden, protrombin mutasyonu gibi hastalıklar bulunmaktadır. Bu hastalıkların toplumumuzda %3-5 oranında olduğu düşünülmektedir.