İnternet Dünyamıza Sanatçı Bakışı - 1

Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 2.77/5 - 26 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
İnternet Dünyamıza Sanatçı Bakışı - 1
#1

Çağdaş teknolojinin atom hızıyla ilerlediği günümüzde, internetin büyülü dünyası çok geniş kitleleri kendi sinesine çekmeye devam etmektedir.

İnternet hızla ilerledikçe, kimi sektör ve sanatlarda etkisini olumlu veya olumsuz göstermeye devam etmekte; bazı sektörlerde fırtınalar meydana getirken, bazılarında ise tamiri mümkün olmayan yaralar ve uçurumlar oluşturmaktadır. Bu elektronik devrimi kendi eline babasının mirasından düşmüş bir silah, bir ölüm aracı sananlar, yuvaları söndürmekte, ekonomileri allak bullak etmekte, geceyarısı operasyonlarıyla borsa, alışveriş sektörü, haber ve iletişim alanı dahil her alanda kendi enaniyet duygularını ve kendi kapris ve çıkarlarını, kendi portföylerini zirveye çıkarmaya devam etmektedirler.Oysa bu çağdaş gelişme, ilerlemeyi, yeniliği, kitlelere mutlu ve huzurlu bir yaşamı sunması gerekirken, kendini bilmezler elinde huzursuzluk, ayrılık, ölüm, ihtilal yada yokoluş getirmektedir.

Tv, radyo, gazete, sinema, posta ve haberleşme, fotoğrafçılık, resim, şiir gibi sanatlar ve alanlarda derin ayrışımlar ve kirlenmelerle yokoluşlar yaşanmaktadır. Çöplük deryası haline getirilen bu alanlar, içinden çıkılmaz durumlara gelmek üzeredir. Sanatın bazı dallarını internet öldürmüş ve yok etme noktasına getirmiştir.

Gayri insanlar gazete okumaz, Tv seyretmez, sinemaya gitmez, mektup veya telefonla haberleşmez duruma gelmiştir. Tüm bu sahalarda internet kendi otorisini kurmuş, adeta hastalık gibi geniş kitlelerin ruh köklerini işgal etmiştir.

Sabah çayımızı yudumlarken gazte okumanın keyfini artık anılarımız arasında tıtmaktayız. Parmaklarımız klavye tuşlarında, gözlerimiz ekranda, koltuk yada sandalyemizde oturmuş, soğuk makinalar, şekilsiz - hastalıklı robotlar haline gelmişiz. O çay içilirken, o haberler okunurken; evimizde-yanımızda yöremizde bulunanlarla haberler üzerine sohbet etmeler, görüş alışverişleri yok oldu da, beton ve kalıplaşmış bireyler haline geliverdik. Çok acı !... Yazık !...

Bu negatiflik karşısında olumlu-iyi-pozitif gelişmeler yok mu? Elbette var. Bardağın boş tarafından bakmıyoruz, elbette dolu tarafı da var. Ancak,meselenin en olumsuz taraflarını gündeme getirerek en iyi yakalamalıyız diye düşünüyorum.

Anında parmak uçlarınızın dokunuşuyla efsunkâr bir hızla dünyanın öteki ucuna yazı, ses, resim, fotoğraf, resim vb gönderebiliyorsunuz.

Yazı göndermekle, kâğıt,kitap, matbua, gazete, dergi... tüm bunları ikinci plana iter olduk.
Ses olayıyla, o tatlı "alooo!.." sözcüğünü unuttuk. Postacı kapımızı sımsıcak bakışları ile ve sevecen selamıyla çalamaz oldu. Postahaneleri nerede,hangi sokakta hatırlayamaz olduk.
Hatıralarımızın yağmurunu hep siyah beyaz resimlerde saklardık. Arada bir çıkarır, onlara bakarken adeta koklardık. Şimdi öyle mi? Anında yetmiş bin renkle, hem de flaş-hareketli vs, yayınla gitsin...
Resimler... Ya o ressam fırçası, o öksüz kalan tuval...Yok oluşun kıskacıa düşen sanat galerileri.. İnternet resim ve ressamı da kilitler hale geldi..
Şiir mi? Sormayın halini. Usta - çırak ilişkisi yok. Herkes aklına esenişir diye anında yayınlamakta. Açık kaynak şiir siteleri çöplük halinde.Şiir ölüyor...

Bütün bunlarıın ortasında bizim internet servis sağlayıcılarımız, hostingler, bayiler... Onların hizmet kervanı ne durumda geliniz bir de ona bakalım...

İnternetimiz, şu anda 15-25 yaş arasında bulunan bir neslin elindedir.
Bu nesil, elektronik devrimin kolaycılığı, çabukluğu,pratikliği ile o kadar iç içedir ki, inanın kendini kaybetmiş durumdadır. Bu nesil kişisel -bedensel ve ruh sağlıklarını dahi hiçe saymaktadırlar. "benim sitem, senin sitenden iyi,benim forumum, senin forumunu döver, benim üyem çok, sen toysun vb" anlayışıyla,kıran kırana, saygıyı ve sevgiyi bir kenara bırakarak bir kavganın içine girmiş gözükmektedir. Evet, istisnalar yok mu? Var tabi...
Ancak bu curcuna, bu toz duman hiç hoş değil. Hiç iyi değil. Aradan fırsatçılar, art niyetliler, üç kağıtçılar faydalanmaktadır.

Mustafa Ceylan
mybbci den alıntıdır

---------DEVAM EDECEK-----
Cevapla
#2

Mustafa CEYLAN

-Tahlil-1-

....devamıdır...>>>

[Resim: internet.jpg]

İnternet cafelerin emzirip büyüttüğü bir nesil, çocukluktan delikanlılığa adım atar atmaz, artık çocukluğunda savaş oyunlarıyla büyümüş ya, aynı oyunları, aynı çalım, taktik ve silahlarla bu kez oyununu web-internet alanında yapmaya çalışıyor.

İnternet cafeleri maalesef düzene koyamadık ve maalesef muhteşem bir nesli oralarda olumluya yönlendiremedik, yok oluşa, tesadüfün acı rüzgarına terkettik... Genç nesli internetin olumlu yönlerine çekecek yeni organizasyonlara o kadar çok ihtiyacımız var ki...

[Resim: 470_internet-cafe.jpg]

Kolaycılık-pratiklik; kendisiyle beraber üretmeyi-düşünmeyi-tefekkür etmeyi-araştırma ve incelemeyi-analiz etmeyi silindir gibi ezip geçti de; koskoca bir kuşağı internet cafecilerin insafına terkettik...

Uçak koltuğuna emniyet kemeriyle bağlı yolcular misali dizdik delikanlılarımızı yanyana. Selamlaşmayı, gülümsemeyi, tebessümü yok ettik yüzlerinden.

Komşuya hatır sormayı, hastaya su vermeyi, bir bebeğe gülümseyişi, kırda gezinmeyi, temiz havada yürümeyi, spor yapmayı, yüzmeyi terk-i diyar ettirdik evlâtlarımıza...

Şimdi bakın hele şu manzaraya, benim başımdan geçmiş olaya :
Şu bir kaç gün içinde yaşadım.

Benim 56 yaşında 24 kitap yayınlamış, Türk Edebiyatında hangi noktada bulunduğumu da bilen bir delikanlıya msn den çok önemli şeyler söylemem, ona bilgi birkimim ve hayat tecrübemden süzülenleri aktarmam lazım, defalarca yazıyorum; ya lütfedip yanıt bile vermiyor, ya da işim çok havasına yatıyor.

O giderken o yoldan biz çoktaaan dönmüş, kervanı avluda istirahate çekmiştik bile.

Demek ki, büyük - küçük, saygı- sevgi maalesef rafa kaldırılmış.

Demek ki, sanal dünyanın beslediği bazı genç nesil, kendini bir kaç web olayında başarılı addedince, dev aynasında görmeye başlamış.

Oysa, dostlukları kurmak kolay, ama ayakta tutmak zordur. Yıkmak ise çok kolaydır... Ben,hep kendimden yaşça büyüklerle dost olageldim. Oldum da, kaybetmedim, kazandım hep. Ünlü şairler Ahmet Muhip Dranas, Necip fazıl Kısakürek, Arif Nihat Asya, Halide Nusret Zorlutuna gibi üstadların rahle-i tedrisinden geçtim. Onların koluna girdim, ellerinde zevkle baston oldum, iki dudaklarının arasına baktım can gözümle...

İnternet neslinin arasından biraz yükselmiş olanların bazılarına bakın hele.

Argo, küfür, efelik, zorbalık, dikta ve kendini bilmezlik... Çok üzülüyorum... Örnek olması gerekenlerin, tam bir rezalet tablosu yaşama ve yaşatmaları ne kadar yanlış.

Ya şu güzelim ANA DİLİMİZ TÜRKÇE' yi berbat kullanmalarına ne dersiniz?...

Ülke olarak daha sayısal sistemein ayak ucundayız. Dışa bağımlıyız sanalda-internette. Yalan mı? Elin ürettiğini kullanmak marifet mi? Ona birkaç eklenti eklemek, tercüme edip bilginin evrenselliği, paylaşımın insancılığını unutup insanlara saldırmak yakışmıyor genç bir müteşebbise...

Kişi o dur ki, olgun başak gibi olmalı. Eğik başı, hoş görülü ve gani gönüllü olmalı. Paylaşımcı, sevgi dolu yüreğiyle çatı olmalı. Herkesi kucaklamalı. Sabırlı olmalı. Ağaç çiçeğe durmadan meyve vermez. beklemesini de bilmeli kişi oğlu. Sormalı, araştırmalı, incelemeli.

Biz ne yapmalıyız, nerede, nasıl durmalıyız, hatamız nerde demeli ve hep kendini başka aynalarda seyredebilmeli. Kendi boy aynasında "bencil bakışları"yla ben güzelim-ben büyüğüm-ben güçlüyüm" demek kolay...

Dili, dini ,milli ve manevi değerleri bu internet sevdamız bize unutturmamamalı ve herşeyden önemli, ilk olarak da insanlığımızı tabi...

İnternet mevzuatımız, yasalarımız noksan. Bu konuda acilen yeni düzenlemelere ihtiyaç var.

Kafasına esenin hosting olduğu, bayi olduğu, webmaster olduğu bu ortamın son bulması, düzene konulması şart.

Yasal düzenlemeler yapılana kadar internet alanında ciddi-dürüst ve çalışkan müteşebbisler çok ecele bir araya gelmeliler ve kendi MESLEK BİRLİKLERİni-derneklerini KURMALILAR...
Yoksa, ülkemizdeki boşanma davalarının çokluğu kadar yakında internet davaları da çoğalacağa benziyor.

Danimarka, Hollanda, İzlanda, Kore gibi ülkeler fiberoptik teknolojide son sürat ilerleyip baş sıralara kurulmuşken, iki kefeli küçümen internet dünyamızda güçsüz, pahalı bir teknoljiye hapsolmuşuz zaten. Devletin tekeli bitmemiş. Özel sektöre açamamışız kapıları... İnternette geri sıralardayız... Adsl abone sayımız çok az. Milli teknolojimizi ilerletememişiz.

Cep telefonu ve bilgisayar mezarlığı, eski - geri teknolojilerin denendiği ülke haline getirmişiz ülkemizi.

Bütün bunlar bir gerçek olarak ortada iken, hayat tecrübesi bir damla kadar dahi olmayan birisi, üç-beş kelime İngilizce teknik terim öğrendiyse başlıyor sağa-sola efelenmeye... Neyin kavgasını yapıyoruz? Bu yolculuk nereye?
Gündelik zaferler kalıcı olamaz. Saman alevinin ısısı çabucak biter.

Ve
Süratle "Telif hakları yasası" nı internet konusunda revize etmeliyiz.
Hosting olayını "firma" bazında Ticaret Odaları ile acele irtibatlı hale getirmeli ticaret sicille bağlantılı duruma getirmeliyiz.
Webmasterlerimiz kendi aralarında İLESAM-MESAM gibi bir MESLEK BİRLİĞİ'ni acilen kurmalılar.
Bu başıboşluk, bu toz duman kalkmalı ortadan.

Aksi takdirde;
Hayatımız günden güne bata "stres" olmak üzere türlü sıkıntılarla yaşanmaz-çekilmez hale gelecektir.
Yeni dünya düzeninde yeni sistemlere ihtiyacımız var...

Sanat ve sanatçıyı, sanat ürünlerini koruyup kollayan ve internetin acımasız elinde sanatın heder olmasını önleyecek ciddi mevzuat değişikliklerini hemen yapmalıyız.

Görüyorum ki,ne kadar forum varsa, % 90 ında bizim şiirlerimiz var, ama altlarında şairinin ismi yok.

Görüyor ve üzülüyorum ki, ne kadar portal varsa % 90 'ında, ünlü şairlerin şiirleri bazıları tarafından çalınmış, bozulmuş, değiştirilmiş...

Çağdaşık bu değil...
Çağ bu olmamalı...

Şimdilik bu kadar dostlar... Gelecek hafta yeni bir konuda, yine internet dünyasından sanatçı bakışıyla karşınızda olacağım.
Umarım, sözlerimizden alınan - kırılan olmaz. İyiden, güzellikten yana ne varsa o olsun...
Saygılarımla....
Cevapla

Konu Araçları
Konuyu Paylaş :  
Konunun Linki :  
BBKodu :  
Konu Araçları :

Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi