15 MAYIS 1919 izmirin işkali

Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 2.52/5 - 33 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
15 MAYIS 1919 izmirin işkali
#1

15 MAYIS 1919 – İZMİR İŞGAL EDİLİYOR
Türkleri hırçın ve istilacı bir Asyalı (veya Ortadoğulu) kavim olarak görmeyi tercih eden batılı büyük güçler, Birinci Dünya Harbi sonunda, Osmanlı topraklarında yaşayan bütün Gayrimüslim toplumlar için demokratik, bağımsız ve özgür bir yaşam kurmayı düşlerken, çağdaş medeni bir aleme hiç yakışmayacak bir ilkel güdünün etkisi altında, Türkleri cezalandırmayı, hem de tüm Asya ve Afrika toplumlarına örnek olacak bir şekilde cezalandırmayı arzu ediyorlardı.

Lloyd George anılarında bu konuya şöyle yer vermektedir:

“….İngiltere İmparatorluğu için, Türkiye ile savaşın özel bir önemi vardı. Osmanlı Halifesi, İslam Dünyası’nın başı idi ve İngiltere İmparatorluğu içinde her yerden çok Müslüman vardı. Bu yüzden bizim Türkiye ile savaşımız nazik bir işti. Türk imparatorluğu, bizim doğudaki büyük ülkelerimizin (Hindistan, Birmanya, Malaya, Borneo, Hong-Kong ile Avustralya ve Yeni Zelanda Dominyonları) deniz yolları üzerinde bulunuyordu. İçinde İmparatorluğumuzun ana can damarı olan Süveyş suyolunun geçtiği Mısır, Türk hükümranlığı altında idi. Bu nedenle, imparatorluğumuzun gidiş-geliş yolları ve doğudaki prestijimiz bakımından, Türklerin bize savaş ilan eder etmez yenilip itibarlarını yitirmeleri çok önemli idi. Türk Ordularının üç sefer yılı boyunca, eş koşullar altında bizi arka arkaya birtakım savaşlarda yendikten sonra, ancak ezici sayıda kuvvetlerimizce sonunda yenilmiş olmaları, doğuluların kafasında kötü bir izlenim bırakmıştır.” (1)

Sonuç olarak belirtmek gerekirse, Batı dünyası için bu dönemde emperyalizm(2) ve ilkel öç alma duygusu: Demokrasi, insan hakları ve hümanizmadan daha güçlüdür. Bu nedenle Mayıs ayının ilk günlerinde pek fazla tartışmaya dahi gerek görülmeden, Anadolu’yu yeniden Hıristiyan egemenliği altına almak amacı ile Yunanlıların isteklerine destek verilmiş ve İzmir’e çıkmalarına izin verilmiştir.

15 Mayıs günü Ege’nin savunmasından sorumlu 17’nci Kolordu Komutanı Nadir Paşa, hükümetten hiçbir talimat almaması nedeniyle hareketsiz kalınca, Yunan Ordusu İzmir’e İşgal güçleri savaş gemilerinin koruyucu ve tehdit edici himayesi altında, hemen hemen hiçbir mukavemet görmeden karaya çıkmışlar ve Egeyi istila harekâtını başlatmışlardır.

İzmir’deki Kolordu Karargâhı ile birlikte, Müstahkem Mevki Komutanlığı ve 56. Tümenin komutan, subay ve erleri Avrupalıların himayesindeki Yunan işgal kuvvetleri tarafından tutuklanmışlar, 56’ncı Tümenin İzmir’deki 174’üncü ve Urla’daki 173’üncü Alayları dağıtılıp gitmişti. 56’ncı Tümenin Ayvalık’ta bulunan 172’nci Alayından başka bir birliği de kalmamıştı.(3) Bu olayda unutulmaması gereken en önemli gerçek, İtilaf kuvvetlerinin kararlılığı ve Osmanlı Hükümetinin kararsızlığıdır. Çünkü İstanbul’daki İngiliz temsilcisi Amiral Webb İzmir’in işgali hakkındaki notayı 14 Mayıs 1919 günü öğleden evvel verirken, hükümet, “Milletin hukuku ve devletin muhafazası için üzerine düşen görevi yapmaya teşebbüs ettiğini, vekar ve sükûnetin muhafaza edilmesinin gerekli olduğu”nu Dâhiliye Nezareti vasıtasıyla vilayetlere tebliğ etmişti.(4) Amiral Calthorpe’nin ikinci notası aynı gün saat 23.30’da (yani her türlü faaliyetin sona erdiği bir anda) İzmir Valisine ve Kolordu Komutanına tebliğ edilmiştir.(5) Şaşkın Nadir Paşa bir faciaya sebebiyet vermemek için askeri kışlasında kontrol altında tutmayı tercih etmiştir.

Karaya çıkan Evzon Alayının ilk taburu Kordon boyunda İzmir Metropolidi Hristosmos tarafından takdis edildikten sonra, etrafları yerli Rumlarla çevrili olduğu halde hükümet konağı-kışla-Güzelyalı istikametinde ilerlerken,(6) kol başının kışlayı geçtiği bir anda duyulan bir silah sesi (7) Yunanlıların kışlaya karşı çılgınca ateş açmalarına ve kanlı katliamları başlatmalarına sebebiyet vermiş, pek çok masum sivil, asker şehit edilmiş, ağır tecavüzlere uğramışlardır.

Münferit yurtsever direnç hareketlerinden birini Hasan Tahsin adıyla çok iyi bilinen genç gazeteci Osman Nevres yapmış ve yürüyüş kolunun başındaki askeri vurduktan sonra orada şehit edilmiştir. Buna benzer bir başka olayın Bahribaba Parkı civarında yaşandığını belirten anılar da vardır. Genç bir İzmirli, ilerleyen Yunan askerlerine ateş açmış ve bir silahlı çatışma başlamıştır. Bir süre sonra genç Türk ateşi keser ve sağa sola bakmağa başlar. Sonunda gözü bir pencereden olayları seyreden yaşlı bir hanıma takılır ve şöyle bağırdığı rivayet edilir. “ Nine düşman karşısında kaçmıyorum, cephanem tükendi çekiliyorum. Yarın Mahşer günü sen bana şahitlik edeceksin, tamam mı?” diye sormuş, ninenin tamam anlamında başını sallaması üzerine zikzaklar çizerek geriye doğru sokak aralarında kaybolmuş. Kurtuluştan sonra bu gencin çok arandığı ancak bulunamadığı, büyük bir ihtimalle çetelere katıldığı ve şehit olma ihtimalinin yüksek olduğu belirtiliyor.

Kışladan alınan askerler vapura (Patris) götürülürken, yol boyunca, asker sivil Yunanlı ve yerli Rumlardan ve hatta Rum kadınlarından gelen ateş, süngü ve dipçik darbeleriyle 9 subay şehit olmuş, 21 subay yaralanmış, 87 subayın akıbeti meçhul kalmıştır.(8)

İşgal olayında hükümet adamları Vali İzzet Bey ve Kolordu Komutanı herhangi bir mukavemeti önleme yolunda şartlandırılmışken halk; 14 Mayıs akşamı durumu net bir şekilde değerlendirmiş ve o gecenin sabahında Yunanlıların İzmir’i işgal edeceğini anlamıştı. İlk önce Hükümet Meydanında toplanmaya başladı, sonra toplantı lise binasında devam etti. Halk şunu da anlamıştı: Vali ve kumandandan hiçbir şey beklenemezdi. Bunların bütün gayretleri halkın heyecanını kırmayı hedef tutuyordu.(9) Öyleyse halkın kendisi bir tedbir düşünmeliydi. Böylece “Reddi İlhak Heyeti”nin kurulmasının ve o gece Meşatlıkta (Yahudi mezarlığında) toplanarak “Milli ve yeni bir mücadelenin” ve bir halk direnişinin temelleri atılmış oldu. Ellerinde yeterli zaman olmadığı için ciddi bir direnç ve teşkilatlanma kurulamadan işgal baskın şeklinde geliştirildi.
16 ve 17 Mayısta Urla ve Çeşme işgal edildi, 48 saat içinde İzmir ve çevresinde öldürülen Türklerin sayısı 2000’in çok üzerinde idi.(10) Bundan sonra üç koldan ilerleyen Yunan birlikleri: 20 Mayıs’ta Menemen, 22 Mayıs’ta Bayındır, 26 Mayıs’ta Turgutlu, 30 Mayıs’ta Tire ve 1 Haziran’da Ödemiş’i ele geçirdiler.

Bu işgali başlatan Yunan kuvveti (1’nci Yunan Tümeni) 12.000 kişi kadardı. Buna karşı İzmir’deki bütün askeri birliklerin toplam mevcudu (15 Mayıs gününde) 3402 kişi idi. Bunların çoğu karargâh personeli olup, muharip kıta olarak dört piyade taburu ile süvari bölüğünün mevcudu ise sadece 200 kişi idi.(11) Çıkarmayı müteakip Yunanlılar iki haftalık bir süre içinde bir tümene yakın başka kuvvetlerle Ege’deki kuvvetlerini takviye ettiler. Bu harekâtta Yunanlılar en büyük desteği İngilizlerle birlikte yerli Rumlardan gördüler.

İzmir işgal edilirken Harbiye Nazırı Şakir Paşa idi. 15/16 Mayıs 1919 gecesi kabinenin istifası suretiyle Şakir Paşa çekilmiş, yerine Şevket Turgut Paşa (12) getirilmişti. Şevket Turgut Paşa, ilk iş olarak Batı Anadolu’daki krize bir çare aramış ve dağılan birliklerin toparlanması görevini Abay Bekir Sami’ye vererek onu 56’ncı Tümen Komutanlığına ve 17’nci Kolordu Komutan vekilliğine atamıştır. Ayrılırken çekmecesinden çıkardığı 1000 lirayı ilk masrafları karşılaması için vererek; şu anlamlı sözlerle veda etmiştir: “Haydi oğlum, vatan neyi emrederse onu yap. Vatanın emrini yapanlar, her yerde aziz ve mübarek olurlar. Sen de aziz ve mübarek ol.” (13)

Aynı günlerde Genelkurmay Başkanı Cevat Paşa (Çobanlı) Sadrazam’ın yanından birlikte ayrıldıkları Mustafa Kemal Paşa’ya “Bir şey mi yapacaksın Kemal?” diye soruyor ve aralarında şu kısa konuşma geçiyordu:

- Evet, Paşam, bir şey yapacağım.
- Allah muvaffak etsin.
- Mutlaka muvaffak olacağız efendim. (14)

İzmir’in işgali ile aynı anda bir General Anadolu’nun doğuşuna doğru koşarken bir Albay’da Ege Bölgesine doğru yola çıkıyordu.
Ege bölgesindeki komutanlardan İzmir’deki Kolordunun diğer tümeni olan 57’nci Tümen Aydın’da bulunuyordu. Tümen Komutanı Albay Şefik (Aker) inisiyatifini kullanarak bütün birlikleri uyarmış, “Yunan ilerleyişi karşısında dağınık birliklerin alay merkezlerinde toplanmasını, gerekirse çarpışmak pahasına silahlarını hiçbir şekilde terk etmemelerini, namusun ve askeri vazifenin tamamen uygulanmasını” emretmiştir.(15)

Aynı anda bir diğer Albay, Köprülü Kazım (Özalp) Bey de (Şarköy’deki 60. Tümenin komutanı ve İzmir’de izinli bulunurken acı gelişmelere şahit olunca) İzmir’i terk ederek 22 Mayıs’ta Bandırma’ya gelmiş, Albay Bekir Sami Bey’le birleşmiştir. Birlikte tekrar Akhisar’a dönerek milli mukavemet hareketini organize etmek istemişlerse de, başarısız olmuşlar ve İstanbul’a giderek harbiye Nazırı Cevat Paşa’dan Yunanlılarla dövüşmek üzere Bandırma’daki 61’nci Tümen komutanlığını istemiş ve bu göreve atanınca da süratle yeniden Bandırma’ya dönmüş ve 18 Haziran’da Bergama’da karargâhını kurmuştur.(16)

DİPNOTLAR:

1. Gotthard Jaeschke, İngiliz Belgelerinin Işığı Altında Yunanlıların İzmir’e Çıkartmasıs.22 ( Belleten TTK Ankara- 1968) ; E. B. Şapolyo, Milli Mücadelenin İç Alemi, Sina Akşin, İstanbul Hükümetleri, s.96-11D

2. Emperyalizmin boyutları için bknz. Türk ve Dünya Tarihi Ansiklopedisi, C-6, s.1081-1824 (Gelişim-Hacette Yayınları-İstanbul)

3. İ. Artuç, a.g.e., s.89; Richard Reinhardt, İzmir’in Külleri (The Ashes of Smyrna) s.14, 15 (Hürriyet Yayınları, İstanbul)

4 Türk İstiklal Harbi, II/I, s.51; B. Umar, a.g.e., s.93-105; Rahmi Apak; İstiklal Savaşında Garp Cephesi Nasıl Kuruldu, s.10 (İstanbul-1942). Nurdoğan Taçalan, Ege’de Kurtuluş Savaşı Başlarken, s.234-235 (Milliyet Yayınları, İstanbul-1970)

5. Türk İstiklal Harbi II-1, s.52; Zeki Arıkan, Mütareke ve İşgal Dönemi İzmir Basını, s.71 (Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara-1989)

6. Ali Güler, İşgal Yıllarında Yunan Gizli Teşkilatları, s.28, 29 (Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara-1988); S. Şahin, Fener Patrikhanesi ve Türkiye, s.171, 172 (İstanbul-1980)

7. Z. Arıkan, a.g.e., s.71-72, İlk kurşunla ilgili geniş bir inceleme için bknz. B. Umar, a.g.e., s.109-166; R. Apak, Garp Cephesi, s.11-18; Hasan tahsin için bknz. Ege’de Kurtuluş Savaşı Başlarken, s.127-138

8. Türk İstiklal Harbi II/I, s. 55-56; Bilge Umar, a.g.e., 169-184

9. Kazım Özalp, Milli Mücadele-I, s.5, 6 (1919-1922) Türk Tarih Kurumu, Ankara-1988); Z. Aıkan, a.g.e., s.69, 70

10 Harb Tarihi Dairesi Arşiv No.1/3, Dosya 72; Türk istiklal Harbi II/I, s.57, Türkmen Parlak, Yunan Ege’ye Nasıl Geldi, s.341-357, 358-368 (İzmir-1982)

11. Harb Tarihi Dairesi Arşiv No.1/3, Dosya No.65, Türk istiklal Harbi II/I, s.46, İzmir’in Külleri, s.34-35. Bknz. G. Jaeschke İngiliz Belgelerinin Işığı Altında Yunanlıların İzmir Çıkartması, TTK, Ankara-1968)

12. Şevket Turgut Paşa, 31 Mart Vak’ası sırasında Edirne’den katılan birliklerin komutanı idi. İstanbul’da hükümetin o günlerdeki durumu için bknz. A. Halit Karay, a.g.e., s. 113-127

13. Türk İstiklal Harbi II/I, s.67, 70

14. Utkan Kocatürk, a.g.e., s.80

15. İ. Artuç, Kurtuluş Savaşı Başlarken, s.89

16. K. Özalp-I, s.4-17; S. Selek-I, s.244-245

Dr. M. Galip Baysan
[Resim: 7903atamizindeyizby5hs7ii4.jpg]

“Bir memlekette; namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur”
Bul
Cevapla
#2

Ahmak düşman İzmir’e gelmeseydi,
belki bütün memleket gaflete dalmış kalırdı...

GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
[Resim: 7903atamizindeyizby5hs7ii4.jpg]

“Bir memlekette; namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur”
Bul
Cevapla

Konu Araçları
Konuyu Paylaş :  
Konunun Linki :  
BBKodu :  
Konu Araçları :

Konu ile Alakalı Benzer Konular
Konular Yazar Yorumlar Okunma Son Yorum
  6 Mayıs 1972 - Deniz - Yusuf - Hüseyin civanpercemi 5 6.973 08-05-2007, Saat: 21:53
Son Yorum: gamze33
  27 Mayıs Devrimi gamze33 0 2.533 16-03-2007, Saat: 22:13
Son Yorum: gamze33

Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi