24-02-2007, Saat: 1:57
(Son Düzenleme: 29-09-2008, Saat: 22:30, Düzenleyen: arachnanthe.)
Yazar Metin AYDOĞAN
Umay Yayınları / Aralık 1999 910 sayfa(2 cilt)
“Türk devriminin etkileri, çok kısa bir sürede kendi sınırları dışına çıkarak, benzer koşullarda yaşayan ve dünya nüfusunun beşte dördünü oluşturan yoksul ülkelere ulaşmıştır. Sağlam bir anti–emperyalist bilinç, bu bilince dayalı eylem yeteneği ve elde edilen başarı, Kemalizm’i uluslararası düzeyde örnek alınan bir hareket haline getirmiştir.”(s.98)
“Türklerin Kuzey Afrika’da ele geçirdikleri ilk ülke Cezayir’dir. 16.yüzyılın başlarında, Orta ve Doğu Akdeniz’de deniz üstünlüğünü ele geçirmiş olan Barbaros Hayrettin ve kardeşi Baba Oruç, 1514’te Milliana’ya çıktılar. Onları, kendilerini İspanyol talancı akınlarından korumak için Cezayirliler çağırmıştı. Yerli halkın desteğiyle hız kazanan Cezayir’deki Türk egemenliği, 1830 yılına dek tam 316 yıl sürdü.”(s.221)
“IMF, elindeki mal gücü amaçları doğrultusunda başarıyla kullandı. Hem para satışından büyük kar elde etti, hem de borçlandırdığı ülkelere her istediğini yaptırabilecek güce ulaştı. Süreç içinde finans örgütü sınırlarını aşarak, yaptırım gücü yüksek, siyasi bir örgüt haline geldi. 24 Mart 1999’da NATO uçakları Sırbistan’ı bombaladığında, sahip olduğu nükleer gücü de ima ederek, “tepkimiz çok sert olacak” diye büyük tepki gösteren Rusya; ABD’nin, IMF sopasını göstermesi üzerine bir U dönüşü yaparak NATO operasyonuna karşı güce başvurmayacağını ve Sırbistan’a silah yardımında bulunmayacağını açıkladı”(s.414)
“…Baskının, uluslararası şiddetin ve gücün belirleyici olduğu ve 21.yüzyılı kapsayacak olan bu dönemde; yoksulluk, her türlü çatışma ve sömürü yaygınlaşarak, küresel bir kaos ortamı yaratacaktır.”(s.678)
“ABD ile yapılan ilk ikili anlaşma, daha savaş bitmeden yapılan ve 23 Şubat 1945 tarihinde imzalanan anlaşmadır. Borç verme ve kiralamalarla ilgili olan bu anlaşma, TBMM’de 4780 sayıyla yasalaşmıştır. Anlaşmanın temel özelliği, adının “karşılıklı yardım anlaşması” olmasına karşın, ABD isteklerinin Türkiye tarafından kabul edilmesi ve Türkiye’yi ağır yükümlülükler altına sokmasıdır.”(s.741)
“Mustafa Kemal’e karşı olan, devrimini bir türlü içlerine sindiremeyen ve dışarıyla bütünleşen işbirlikçiler, ele geçirdikleri iktidar olanaklarıyla, devrimin yolunu tümden tıkadılar, yürümesine engel oldular. Onunla da kalmadılar. Günümüze dek dönüşümlü olarak geldikleri iktidarlarda, devrimini onbeş yıla sığan o büyük kazanımlarını, hoyratça, har vurup harman savurdular!”(s.861)
“Yeni Dünya Düzeni, Kemalizm ve Türkiye”, Cumhuriyet’in kurulduğundan beri nasıl bilinçli bir şekilde tüketildiğini çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. 2 ciltlik bu çalışma, gerek yakın tarihimiz konusunda olsun, gerek küreselleşen dünya tarihi konusunda olsun, piyasadaki en başarılı, en ayrıntılı eserlerden biri.
