kül ve duman...

Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 2/5 - 8 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
kül ve duman...
#1

Sonsuz bir kül ve duman artığıyım… Bu seferki gidişinden bu yana iflah olmadım. Önceleri nasıl olsa dönecek avuntularıyla geçen sancılı ayrılıkların en dayanılmazı buymuş meğer. Kanıma yürüyor zehrin her nefesimle birlikte. Geçmiş gözlerimde soluyor. Şehir anılarımızın yüküyle yorgun…
Gittiğinde yağan sağanağın izleri damla damla penceremde işli… Silmiyorum. Sana ait her şeyi, her zerreyi donduruyorum. Akıp giden zamanın tek tanığı dökmediğim kül tablalarında biriken izmaritlerim. Yine de şikâyetçi değilim bu ölesiye perişanlıktan. Biz aşkın acısız yanını hiç tatmadık ki diyorum. Başkalarının mutluluk oyunlarına inat aşkı hep iç kanamalı yaşamadık mı zaten…
Uçurumlar büyütmüşüz dipsiz ve karanlık. Mevsimlere aldırmadan üşümüşüz, birbirimize sokulmayı öğrenemeden. Hep uzak hayallere yasak etmişiz birbirimizi… Aşkın gözü önünde işlemişiz bu cinayetleri üstelik.
Bende açtığın bu onulmaz yaraları sahipleniyorum, iyileşmelerine izin vermeden. İzi kalmış bir yaşanmışlıktansa kan kaybından ölmek istiyorum açıkçası.
Sisli bir perde çekiyorum hayatla arama. Acılarımla baş başa kalmadıkça ruhumla barışamıyorum. “Ya sonra?” diyorum. Sonrası yok. Yuvasından düşen bir kuş kadar bağlıyım yaşamaya artık. Yokluğunda büyüyor gözlerim ve çaresizliğim.
Beynimde tek bir kurşunla kendimi odanın ortasında boylu boyunca uzanmış hayal ediyorum. Kararmakta olan bilincimin ötesinde, sana yazılmış mektupların arasında yığılıp kalmış olarak… Kanımın her damlasının lekelediği gönderilmemiş mektuplarım arasında. Sana ömrün boyunca unutamayacağın bir acıyı miras bırakarak.
Kaç gün tutardın yasımı? Mektuplarımı kaç kez okurdun, kurumuş kan lekelerimin ardına gizlediklerimle yüzleşmek sana ne hissettirirdi? Ama kaç gün azap çekerdin? Ne zaman sönerdi içinin yangını? Ne zaman gözlerin dolarak anlatacağın bir hatıra donukluğuna eriştirirdin beni ve o yere göğe koyamadığım sevgimi.
“Öyle bir sevgi büyüttü ki içinde dünyalara sığamadı çekti gitti…” Benim için söyleyebileceğin en iyi cümlen bu mu olurdu?
Söylesene sen beni ne kadar sevdin? Miktarlarla ölçmeyi sen benden iyi bilirsin. Ben ölçü tutturamadım ne yaparsın… Her şeyimi aldın elimden… Ya da ben gönüllü teslim oldum sana. Tamam! Suçlayarak konuşmamdan hep nefret ettin zaten. Gittin işte, kalmak suç mu? Akıp giden zamanı bana geri ver. Bütün saatlerim öylece durdu. Sensiz yaşamayı öğrenmem gerek. En baştan alışmalıyım. Planımı işletsem ve çekip gitsem benim için daha kolay olacak aslında bakarsan. Ama o “belki döner” saçmalığı yüzünden çakılıp kalıyorum olduğum yerde.
Bitmek tükenmek bilmeyen bir hüzün selinde yüzüyor yine gece… Buğulanan camlarda uzuyor şehrin ışıklı silueti.
Uzattığın sakalların geliyor aklıma. Canın bir şeye sıkıldı mı kesmezdin günlerce. Serserileşirdin hani. Yakışırdı sana…
Bir film izliyorum ve bir ayrılık sahnesi gelip çatıyor en sonunda. Rol icabı da olsa yakalamak istiyorum o bakışları. Donduruyorum kareyi. Yürütemiyorum. Çünkü bu bir ayrılık sahnesi, devamı yok benim için. Ve ayrılırken burada olsaydım. Bana nasıl bakardın bilmek istiyorum. Böyle sinsi bir gidiş planlamasaydın. Karşımda oturup o öldürücü soğukkanlılığını gözüme soksaydın. Ya da hüngür hüngür ağlasaydık. Arkanı dönüp giderken geriye bakmak için dayanılmaz bir istek duysaydın.. Ve o dramatik sahneyi hafızalarımıza kazısaydın…
Keşke böyle suskun olmasaydın her şeyde… Bağırsaydın, sinirle evden çıkıp hırsla sokağı turalayıp geri gelseydin sinirini yatıştırmış bir halde.
Sarılsaydın bana ve sevgimize dört elle. Tutunsaydık birbirimize hayata tutunur gibi. Vazgeçemeyeceklerin arasında olsaydım…
Ama yoksun ve bu saçma sapan ayrılık sahnesi bizim değil. “Biz” diyebileceğim hiçbir şey bırakmamış olman cidden içimi acıtıyor.
Bu enkaz yığını eve artık dönmeyeceğini bilerek beklemek ne kadar acınası olduğumun kanıtı gibi kırıyor, yıkıyor tutunduklarımı.
Her kapıya, her telefona yüreği ağzında koşuyorum ve senin olmadığın her seferinde büyüyor aptallığım.
Birbirinin aynısı günlerde geçip gidiyor bütün bu gri saatler…
Dönse artık diyorum, yapacak başka bir şey yok… Yastığında başının kırıştırdığı çizgiler, resimlerin mutluluk anını dondurmuş karelerinde gülümseyen gözlerin, aylardır duymadığım sesin her seferinde beynimde çınlamakta…
Buna bir son versen artık diyorum… buna bir son ver… mevsimler film şeridi gibi penceremden akarken sevdiğin sanatçının şarkıları çarpıyor duvarlarıma mütemadiyen…
Bir sigara daha yakıyorum, küllükte yer kalmamış… Dökmeyeceğim, sen dönene dek dökmeyeceğim… Bir kül ve duman artığı olarak seni çaresizce bekleyeceğim…


ASLI
11/2007

İleride halkımızın,bunca ibret verici tecrübeden sonra gerçek dindarlarla din tüccar ve aktörlerini birbirinden ayırdedeceğini ümid ederim. Yoksa hep böyle geri ve ezik kalırız (M.Kemal Atatürk)
Cevapla

Konu Araçları
Konuyu Paylaş :  
Konunun Linki :  
BBKodu :  
Konu Araçları :

Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi