24-10-2008, Saat: 0:45
(Son Düzenleme: 24-10-2008, Saat: 19:12, Düzenleyen: arachnanthe.)
TÜKENİŞ.........
Ölüm değil beni korkutan! Boş bir yaşamın ardından varacağım yer olması sıkıyor canımı.
Nedir ki? Kırk yıllar, elli yıllar, billahi çok değil!
Hele hele çizilen bu yolda bize hiç gelir. Ne beklersin yasamdan ÇORBACI?!
Ne bekler yasam senden? İkiniz de tüketirsiniz hoyratça zamanı, iste geride kalanlar sıkar biraz canımı..
Yedi yaşında başlarsın okula, sayma ondan öncesini.
Sonra, yıllar yılı gider gelirsin, kara tahtalı değirmene, berrak zamanını öğütmek için, yirmi iki civarı alırken diplomanı, tüketiver missindir üçte birlik zamanını...
Diploma yetmez!Diyor topal şarapçı, iyi bir biş bul hele bakalım!
Askerliğini de yap bir de, sonra evlen bakalım!
İşte bir on yıl daha uçuveriyor ansızın. Yas oluveriyor OTUZBES!
Gerçekten yarısı mıdır yolun?!
Belki de yarısından da yakın geriye bakma sakin ey küheylan!
Kopuverir zincirleri yasamın, bir iplik gibi ansızın.
“Hele bir borçlarımızı ödeyelim, sonra daha iyi yaşarız, şimdilik biraz sabır” diyor karım Nazife!
Eee.. doğru da söylüyor hani... Hele bir başımızı sokacak yuva olsun da, gerisi kolay diyor.
Eee.. bu da doğru hani... İşte böyle yitiyor hep on seneler, eriyen buzlar misali.
Karım, çocuklarım, kooperatif başkanım, yardımcım, tek tk arkadaşlarım...
Ve... TV' deki haber spikeri!Bu kadar çevremdekiler.
Bunlara bakıyor yıllardır gözlerim.
İşte bu yüzdendir ki, miyopsun! Diyor doktorum. Tak gözüne iki numara.
Ellinci yaş günümü, kimse fark etmiyor bile. Ufaklığın diploma töreni var.Ne biçim alış veriş bu?! Anlayamadım gitti!
Yapmak istediğim bir çok şey, ÖZLEM kapısında yitti...
Hırs ile mutfağa, ne varsa atıştırmak için, sıcacık bir el tutuyor elimi perhiz yapmalısın artık!
Diyor karım Nazife.
Eee.. Doğru da söylüyor hani. Kalan on yılımın birkaç yılı hastalıkla geçiyor.
Gerisi de torunların pesinde...
Eee... "Ulan hani yaşayacaktık!" Diye bağırıyorum.”Sakin ol!
“Sakin ol! Tansiyonun düşecek” diyor karım Nazife.Eee. Doğru da söylüyor hani.
Nedir yaşamın kısır döngüsü anlayamadım gitti.
Elimdeki tek sermayem de bir gün gibi bitti.
İyi yaşadık, hoş yaşadık diyor karım Nazife. Patronların da pek severledi, çok da çalışırdın hani.
Bak her şeyimiz var, büyüdü sayılır çocuklarda, daralacak ne derdin var? Haydi neşelen artık.
Eee... Doğru da söylüyor hani. Bir karı, birkaç çocuk, bir ev ve araba, işte yaşamın bilançosu...
Hayır! Hayır! Korkuyorum ölümden!
Boşa geçen bir yaşamın ardından nasıl gidilir oraya?!
Özgürce çizmeliydim yaşamımı zor da olsa, özgürce ulaşmalıydım sona, yalnızlıkla bile yaşansa.. Kanaviçe gibi dokumalıydım, güzellikleri, gizemleri.
Ter basıyor fırlıyorum yataktan. “Dönüp durma” diyor, karım Nazife, yarı uykulu.
”Sıkıca örtün de, uyu” Eee... Doğru da söylüyor hani.
Tüketmek için bunca acele ettiğiniz takvim yapraklarına..
Onca hızla çevirdiğiniz akreplere yelkovanlara..
İçine gönüllü daldığınız o insafsız rutin çarkına..
Şöyle bir uzaktan baktığınızda ne hissediyorsunuz?
"Ne kadarı benim hayatım," diye soruyor musunuz? Ne kadarını başkaları yaşamış benim yerime.. ya da ben başkalarının?.
"Aynadakinin ne kadarı benim, ne kadarı oynadıklarım?..
Sevgiyi koydum kum saatinin dolu dizgin akıp giden kumlarının her bir zerresine.
Çünkü bir tek sevgi var elimizde; bunca yıldan damıtılıp gelen...
Yine bir tek o kalacak, yaşanacak yıllarından geriye...
Bir tek sevgi olacak bunca telaştan artakalan...
Ötesi yalan...
Can DÜNDAR
kim o deme boşuna
benim ben.
öyle bir ben ki kapına gelen
baştan başa sen. -özdemir asaf
benim ben.
öyle bir ben ki kapına gelen
baştan başa sen. -özdemir asaf