telepati nedir?

Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 2.72/5 - 25 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
telepati nedir?
#1

Telapati


Parapsikoloji Bilimi'nin araştırma sahasına giren ve Duyular Dışı Algılama yeteneklerimizden biri olan "Telepati" günlük yaşantımızda çoğunlukla kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Duyular Dışı Algılamalarımız'ı içinde en fazla bilineni ve en yaygın olanıdır. Halk arasında "Altıncı Duyu" adı verilen bu telepati yeteneğimizden biz fark etsek de fark etmesek de yararlanırız. Az ya da çok hepimizde olan bir yetenektir. Ancak bazılarımızda bu yeteneğin, diğer insanlara nazaran çok daha gelişmiş bir durumda olduğu görülmektedir. Pratik çalışmalarla en kolay geliştirilebilecek olan yeteneklerimizin de başında yer alır.

Tesadüf Zannettiklerimiz


Uzun bir süredir görmediğiniz bir arkadaşınızın birden aklınıza gelmesi ve onunla kısa bir süre sonra yolda karşılaşmanız, telefon çaldığında kimin aradığını önceden hissetmeniz, karşınızdaki bir kişinin aklından geçenleri bir anda fark etmeniz, ilk defa karşılaştığınız bir kimsenin genel karakteristik durumuyla ilgili tahminlerde bulunabilmeniz, çevrenizdeki insanların sizin hakkınızda kısmen de olsa neler düşündüklerini algılayabilmeniz v.s.

İşte bunlar günlük yaşantınızda kullandığınız telepati yeteneğinizin bir sonucu olarak karşınıza çıkmaktadır. Fakat bir çoğumuz yukarıda saydıklarımıza benzer tecrübelerle karşılaştığımızda bütün bunları "tesadüfle açıklamaya çalışırız. Oysaki bütün bunlar "tesadüfün değil, "Telepatinin bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.


Düşünce Nakli

br> Telepati en genel tanımıyla bir düşünce nakli işlemidir. Bir kimsenin zihnindeki herhangi bir düşüncenin, bir başkası tarafından algılanmasına Parapsikoloji'de Telepati adı verilmektedir. Telepati esas itibariyle basit bir işlemdir ve bunun esrarengiz hiç bir tarafı yoktur. Bu işe zaman ayıran ve birazcık gayret gösteren herkes, bu yeteneğin mevcudiyetini kendi kendine kanıtlayabilir.

İçinizdeki her türlü şüphe, tereddüt ve karamsarlık duygularını bir kenara bırakın. Bu tür duygular zihninizin dağılmasına ve konsantrasyonunuzun bozulmasına sebebiyet verirler. Bu nedenle telepati alanında neler yapabileceğinizle ciddi bir şekilde ilgileniyorsanız; o veya bu şekilde içinizdeki tüm şüpheleri kendi arzu ve gayretinizle bir tarafa itmeniz gerekir. Çünkü şüphe telepatideki başarınıza büyük bir engel oluşturur.


Telapati ve Şuuraltı İletişim


Telepati'de mesajı gönderenin şuuraltı ile alıcının şuuraltı arasında da bir irtibatın olduğunu biliyoruz. Gönderilecek olan herhangi bir düşünce yoğun bir hale getirilip, verici tarafından gönderildiğinde, alıcının şuuraltında öyle canlı izlenimler yaratılır ki, bu izlenim şuurlu zihne intikal eder. Söz konusu düşünce enerjisini algılayan alıcı; küçük bir hissediş tarzında ya da son derece kuvvetli bir duygu tarzında, hatta bazen birtakım imajlar gördüğünü söyleyerek bunu dile getirir.

Beş duyumuzun haricindeki Duyular Dışı Algılamalarımız'dan biri olan Telepati aynı zamanda bir zihinsel yetenek olarak da izah edilebilir. Çünkü zihinsel aktivitelerimizle çok büyük bir ilgisi vardır. Bu yüzden bu yeteneğimizi daha etkin kullanabilmek için yapılacak telepati egzersizleri esnasında zihnin boşaltılması ve sadece yapılacak telepati çalışmasına konsantre olmanın çok büyük bir önemi vardır.

Telepati çalışmalarında; iç dünyanızı berrak ve küçük bir dalga meydana getirebilecek en ufak çakıl taşını bile algılayabilecek derecede sakin bir havuz suyu gibi tutunuz. Telepatik mesajı gönderen sadece göndermekte olduğu mesaja yoğunlaş-malı, alıcı ise zihnini tamamen boşaltarak nötr bir halde beklemelidir.


Telapati ve Şuuraltı İletişim


Telepati'de mesajı gönderenin şuuraltı ile alıcının şuuraltı arasında da bir irtibatın olduğunu biliyoruz. Gönderilecek olan herhangi bir düşünce yoğun bir hale getirilip, verici tarafından gönderildiğinde, alıcının şuuraltında öyle canlı izlenimler yaratılır ki, bu izlenim şuurlu zihne intikal eder. Söz konusu düşünce enerjisini algılayan alıcı; küçük bir hissediş tarzında ya da son derece kuvvetli bir duygu tarzında, hatta bazen birtakım imajlar gördüğünü söyleyerek bunu dile getirir.

Beş duyumuzun haricindeki Duyular Dışı Algılamalarımız'dan biri olan Telepati aynı zamanda bir zihinsel yetenek olarak da izah edilebilir. Çünkü zihinsel aktivitelerimizle çok büyük bir ilgisi vardır. Bu yüzden bu yeteneğimizi daha etkin kullanabilmek için yapılacak telepati egzersizleri esnasında zihnin boşaltılması ve sadece yapılacak telepati çalışmasına konsantre olmanın çok büyük bir önemi vardır.

Telepati çalışmalarında; iç dünyanızı berrak ve küçük bir dalga meydana getirebilecek en ufak çakıl taşını bile algılayabilecek derecede sakin bir havuz suyu gibi tutunuz. Telepatik mesajı gönderen sadece göndermekte olduğu mesaja yoğunlaş-malı, alıcı ise zihnini tamamen boşaltarak nötr bir halde beklemelidir.


Telepatik Algılama Yeteneğinizin Geliştirilmesi


İyi bir algılayıcı olmak için birinci adım, şuurlu zihnimizi sakinleştirmeyi öğrenmektir. Bu çalışmalar oyun gibidir. Onlardan zevk almasını bilmelisiniz. Her hangi bir alıştırma üzerinde çok zaman harcamayın. Aynı alıştırmayı tekrar tekrar yapmak yerine, çabucak birinden diğerine geçmek daha iyidir.
Kaygısız bir tutum büyük başarılara götürür...
Bu bakımdan alıştırmaları kesinlikle kendinizi zorlamadan, rahat ve huzurlu bir zihinle yapmalısınız. Sizi başarıya yaklaştıracak en önemli etkenlerden biri budur. Telepati çalışmalarına "ya yaparım, ya ölürüm" tutumundan çok; hevesle ve "nasıl yapacağımızı görelim bakalım" tarzında bir tutumla yaklaşın.

Yorgun ya da keyifsiz olduğunuz zamanlar kesinlikle alıştırma yapmayın. Sıkıntı, stres ve her türlü heyecansal halleriniz; Duyular Dışı Algılamalarınızın su üstüne çıkmasına engel oluşturur. Bu nedenle mümkün olduğunca sakin bir şuur hali içinde çalışmalarınızı sürdürün...
Parapsikoloji Laboratuvarları'nda yapılan çalışmalarda, Duyular Dışı Algılama alıştırmalarını sakin bir zihinle yapmayan araştırmacıların psişik güçlerini, yanlış cevaplar verecek şekilde kullandıkları tespit edilmiştir. Bu durumlarda insanlar, psişik yeteneklerini çalışmaya katmadan, rast gele yaptıkları tahminlerin ötesine geçememişlerdir.

Telepatik alış herhangi bir kimsenin zihninden geçen duygu ve düşünceleri hissedebilmektir. Telepatik alış, özellikle duygusal olarak birbirlerine yakın olan kişilerin arasında çok daha kolay ortaya çıkabilmektedir. İnsanlar arasındaki sempati, telepatik alış verişi kolaylaştıran en önemli etkenlerin başında gelmektedir.

Yaşam içinde karşınızdaki bir kişinin ne düşündüğünü ya da ne hissettiğini telepatik bir algılayışla ve hiç bir çaba göstermeden, bir anda hissettiğiniz birçok anlarınız olmuştur. Kendiliğinden ortaya çıkan bu telepati yeteneğinizi dilerseniz geliştirebilmeniz mümkündür...




Pratik Telepati Çalışmaları


Halk arasında telepatiye nazaran sezgi ve altıncıduyu kavramları daha sık telaffuz edilmektedir. Aslında bunların tümü aynı anlamı ifade etmektedir. Belki de Telepatinin temeli sezgisel algılamaya dayalı dersek daha doğru bir tanımlama yapmış oluruz...
Sezgisel algılamada durugörüden farklı olarak, zihin ekranımızda canlanan ve bir televizyon ekranından seyredermişçesine net bir şekilde seyrettiğimiz imajlar yoktur. Bunun yerine bir düşüncenin bir anda zihinde belirmesi ya da hissedilmesi vardır. Hiç bir form görmemenize rağmen, yine de önünüzde belirli bir büyüklükte ve biçimde bir şeyin farkına varırsınız ve bunu ayrıntılarıyla tarif edebileceğinizi keşfedersiniz. Siz onu görmüş gibisinizdir... Fakat görmüyorsunuzdur. İşte bu tarifi son derece güç algılama şekline sezgisel algılama diyoruz...

Parapsikologlar bunu "kömür madeninin dibinde bir kara kedi görme" olayına benzeterek anlatmaya çalışmışlardır. Hiç bir şey görmemenize rağmen zihninizde bir kişiyle ya da nesneyle ilgili ayrıntılı bir fikir doğar. Ayrıntılar kesinlikle açık ve seçiktir. Siz onu içinizden doğan bir hisle biliyorsunuzdur.

Yaşam içinde sıklıkla karşılaşılan bir olaydır bu aslında... Ancak ne yazık ki çoğunlukla bu olağanüstü olaya gerekli önemi vermeyiz. Çünkü bu yönde bir eğitim bize verilmemiştir. Bize gördüğümüze inanmanın dar ve sınırlı kalıpları hep öngörüldüğü için, bu sınırlandırılmışlığı kolay kolay aşamayız. Oysa ki sezgiler bizim hep yanıbaşımızdadır... Ancak biz onları nasıl dinleyeceğimizi bilemeyiz... Çok kuvvetli olarak sezgilerimizin sesini hissettiğimiz anlarımız da olur. Ama ya sezgimiz yanılıyorsa diyerek yine onu çoğunlukla dinlemeyiz. Evet bazen yanılırlar ama bazen de bizi çok önemli başarılara taşıyabilirler. İşte burada önemli bir ayrımın yapılabilmesini öğrenmek zorunluluğu karşımıza çıkar:

İçimize doğan bir sezginin o anda bize gerçek bilgi mi yoksa yanıltıcı bir bilgi mi taşıdığını nasıl ayırdedebiliriz?

Bu yaşamımızdaki başarımızı etkileyen çok önemli bir sorudur ve mutlaka bu sorunun cevabı bulunmalıdır... Bu sorunun cevabını herkes kendi bulmak zorundadır. Bunun da en kolay yolu deneme yanılma metodudur. Bu metotla herkes gerçek sezgiyle gerçek dışı sezgiyi kolaylıkla zaman içinde birbirinden ayırdedebilir. Bunun sağlıklı yapılabilmesi için şüphesiz ki psişik yeteneklerle ilgili teorik düzeyde bilgi sahibi olunması gerekir. Yani konuya bilgi ile yaklaşılmalıdır. Kulaktan dolma bilgiler sezgilerimizi tahlil etmede yetersiz kalırlar.

Yaşam içinde bizi ilgilendiren son derece önemli bir konu olduğu için bu meseleyi biraz daha açalım...

İçimize doğan sezgilerden yararlanacağımızı ve onun sesine önem vereceğimizi hatta alacağımız kararlarda önemli bir pay sahibi olacaklarını, şuuraltımıza bildirmemiz gerekir. Bu yapılması gereken birinci adımdır... Bunu yapabilmenin en kolay yolu bu fikrimizi hem bir kağıda yazarak her akşam yatmadan önce ve her sabah kalkar kalmaz sesli olarak birkaç kez okumaktır. Bunu en az 3 ay süresiyle kesintisiz uygulayın...

İkinci olarak da gevşeme egzersizlerinizi yaparken aynı sözleri gevşemiş haldeyken kendi kendinize telkin edin...

Bunları yapmakla şuuraltınıza gerekli bilgiyi vermiş olacaksınız. Bundan sonra yapmanız gereken sezgilerinize zaman zaman şans tanımaktır. Sürekli olarak onun sesini duymanıza rağmen duymazlıktan gelip, onun söylediklerinin tam tersini yaparsanız belli bir süre sonra şuuraltınız bu mesajları kesecektir. Unutmayın ki onun da bir sabrı vardır. Dinlenilmeyeceğim bile bile sürekli size mesaj iletmez. Size yardımcı olmaya çalışan şuuraltınıza, siz de yardımcı olun ve onun sezgilerle ortaya çıkan sesine hiç değilse zaman zaman değer verin. Ona doğru bir adım atın, o size birkaç adım daha fazla yaklaşacaktır... Kısacası şuuraltınızla barışık olun...

Derin Şuuraltımız bizim duymadıklarımızı duyan, görmediklerimizi gören ve bilmediklerimizi bilen bir mekanizmadır. Derin Şuuraltı ile Freud'un tanımladığı dünyasal şuuraltı birbirinden farklı şeylerdir. Derin Şuuraltı'na: Üst Şuur, Üst Benlik, Şuurüstü gibi isimler de verilmektedir. Yurtdışında yayınlanan Parapsikoloji kitaplarında bu tanımlarla karşılaşabilirsiniz. Hepsi farklı isimlerle aslında aynı şeyi anlatmaya çalışmaktadır.



Sezgilerinizi Geliştiriniz


Tüm ömrümüz boyunca insanlarla iç içe yaşarız... Ve zaman zaman özellikle de yeni tanıştığımız kişiler hakkında yeterli bir fikre sahip olamamaktan şikayet ederiz. Hatta aradan yıllar geçmesine rağmen hala bazı kişileri tanıyamamış olmaktan yakınırız... Bunun tek sebebi sezgisel yeteneklerimizi kullanmamamız ya da sezgisel yeteneklerimizi yanlış değerlendirmemizdir.

Her zaman sezgiler bize gerçekleri söylemez diyenlere siz inanmayın. Sezgiler her zaman doğruyu söyler... Ancak bazen şuurumuza dışarıdan gelen parazit tesirlerin sonucu içimize yanıltıcı bir his ya da bir düşünce doğar. Bu, bizim tanımladığımız bir sezgi değildir. Bu tamamen bizi yanlış bir yöne sevkedebilecek ve tamamen dış parazit tesirlerin sonucu oluşmuş bir enerji topunun bizim tarafımızdan algılanmasıdır. Bunların çoğu çevremizdeki insanların yanlış kanaatlerinden oluşan negatif düşünce enerjileridir.

Şimdi vereceğimiz egzersizi arkadaşlarınızla birlikte uygulayabilirsiniz... Bu egzersiz, insanları kısa sürede tanımada ve onlar hakkında doğru bilgilere ulaşmada size büyük bir deneyim kazandıracaktır:

Birbirinizi tanıyan 4-5 kişi bu çalışma için idealdir. Herkes rahat bir şekilde otursun. Odanızın ışığını azaltın. Eğer mümkünse sadece mavi bir ışıkla odanızı aydınlatın. Grubunuzun içinde sadece bir kişinin yakından tanıdığı ve diğer grup üyelerinin daha önceden tanımadığı bir kişiyle anlaşın ve gelip sizin tam ortanıza otursun...
Zihninizi tamamen boşalttıktan sonra 2 dakika boyunca o kişiye bakın. Ama sadece bakın. Hiç bir fikir yürütmeden onu izleyin. Ona konsantre olun.. Daha sonra kendinizi gevşeterek gözlerinizi kapatın eğer isterseniz gözlerinizi açık da tutabilirsiniz. 10 dakika boyunca içinize doğan sezgilere kulak verin.

O kişiyle ilgili neler hissettiğinizi ayrıntılarıyla gevşeme halinden çıktıktan sonra not defterinize kaydedin. Çalışmanız sona erdiğinde herkes notlarını okusun. Notlarda birbirine paralel ya da aykırı yönlerin olup olmadığına bakın. Ve gerçekleri o kişiden ve o kişiye tanıyan arkadaşınızdan öğrenin. Bakın bakalım o kişiyi 10 - 15 dakika içinde ne kadar tanıyabilmişsiniz. Bu tür egzersizleri yaptıkça başarı oranınız kendiliğinden artacaktır. Buna emin olabilirsiniz. Belli bir süre sonra hiç gevşemeye ihtiyaç hissetmeden bile karşımızdaki kişiye kısa bir süre bakmak onunla ilgili pek çok sezginin içinize doğduğuna şahit olacaksınız.

Eğer böyle bir çalışmayı yapabileceğiniz bir arkadaş grubunuz yoksa bu çalışmayı tek başınıza da yapabilirsiniz.

İş yerinizde, okul hayatınızda ve yaş*mınızın çeşitli dönemlerinde sürekli yeni insanlarla tanışırsınız. O kişiye iyice bakın... Eve geldiğinizde ılık bir duş alın ve odanıza girin... Derince gevşeyin ve zihninizi boşaltarak ona yönlenin... İlk içinize doğan duygulara ve düşüncelere önem vermeyi ihmal etmeyin...Yeni tanıştığınız kişiden bir resim alabilirseniz çalışmanızı çok daha kolay yapabilirsiniz... İzlenimlerinizi ayrıntılarıyla not edin ve zaman içinde ne kadar haklı çıktığınızı kontrol edin.

İster grup arkadaşlarınızla, ister tek başınıza bu çalışmaları yapın her ikisinde de size dışarıdan gelen bir takım tesirler olacaktır. Buna ek olarak sizin o kişi ile ilgili onun dış görünüşünden etkilenerek ortaya çıkartacağınız ön yargılarınızın da devreye girme ihtimali vardır. Bu iki unsurun çalışmanızı etkilememesine özen gösteriniz...
Parazit tesirlerden söz etmişken onlardan korunma yollarına değinerek konumuza devam edelim...

Sezgilerinizle İnsanları Tanıma Egzersizleri


Yukarıda sözünü ettiğimiz bize dışarıdan gelen yanıltıcı etkilere parazit tesirler diyoruz. Bu parazit tesirler insanlardan düşünce yoluyla yayılan çoğunlukla negatif yüklü enerjilerdir. İnsanların farkında olmadan çevrelerine yaydıkları bu enerjiler, sürekli çevremizde dolaşırlar. Ve biz bunlardan farkında olmadan etkileniriz. Özellikle de gevşeme durumunda bu tesirler daha kolay hissedilebilir. Bunlara ek olarak spatyomdan dünyaya yansıyan, bedensiz ruhsal varlıklardan gelen tesirler de vardır. Bunlar psişik çalışmalarda en büyük engelleri oluştururlar. Bu tesirlere karşı bir etki alanının yaratılması gerekir. Bu da aslında ayrı bir çalışma konusudur. ...Ve bu noktaya önem gösterilmesi gerekir.
Şimdi size bu parazit tesirlerden ve çevremizden bize gelesi muhtemel negatif enerjilerden korunma yollarını maddeler halinde aktarıyorum:

1- Psişik çalışmalarınızı sürekli aynı odada yapınız. Bu, odanızın sizin enerjilerinizle dolmasına ve başka enerjilerin orada barınamamasına sebebiyet verecektir. Odanızın aurası gün geçtikçe daha yüksek seviyeli bir hal alacaktır.

2- Psişik çalışmalar yaptığınız odanızın aurasını düşürmemek için kesinlikle, o odada münakaşalara girişmeyin, kızgınlık, öfke, kin, kıskançlık gibi negatif enerjileri odanızda üretmeyin ve başkalarının da üretmesine izin vermeyin. Odanızda fırsat buldukça pozitif enerji yayma çalışması yapınız. Bunu yapmak son derece kolaydır. Gevşedikten sonra tüm odanızı temizleyecek olan sevgi şefkat, merhamet gibi pozitif yüklü enerjilere konsantre olun.

3- Odanızda özellikle çalışmadan bir saat önce sadece mavi bir ışık yakınız. Mavi rengin negatif enerjileri polarize etme özelliği vardır. Anadolu Halk Kültürü'nde ortaya çıkan nazar boncuklarının mavi renkte olması bir tesadüf değildir.

5- Ruhsal olgunluğunuz arttıkça sizi saran biyomanyetik enerji alanınız yani auranız da buna bağlı olarak güçlenecektir. Bu da bilgilerinizin artmasıyla doğru orantılıdır. Mümkün olduğunca ruhsal bilgilerinizi arttırmaya gayret gösterin. Ön yargılara yer vermeyin. Sürekli araştırıcı ve sorgulayıcı bir zihin hali içinde olun. Her şeye inanmayın... En iyi korunma yollarından biri, soru soran bir zihindir. Daha önce kulaktan dolma öğrendiklerinizi sorgulayın... Biraz şüphecilik sağlıklıdır; kuşku duyun, kanıt isteyin... Ruhsal olgunluk ve ruhsal kültür en büyük korunmayı sağlayacaktır.

6- Auranızı güçlendirici imajinasyon ve telkin çalışmalarında bulunun. Kendinizi pozitif bir enerji alanıyla sarabilirsiniz. Bunu yapmak için gözlerinizi kapatın, gevşeyin ve kendinizi parlak beyaz bir ışıkla çepeçevre kuşatılmış olarak imajine edin. Beyaz ışığın, hem ön hem de arka tarafınızdan genişleyerek başınızın üstünden geçtiğini ve ayaklarınızın altına kadar sizi kuşatmasını isteyin. Beyaz ışık tüm olumsuzlukları yok etme gücüne sahiptir. Koruyucu bir kalkan görevi yapar. Bu düşüncenin önemli bir etki yaratacağından emin olabilirsiniz. Fırsat buldukça bu konsantrasyon çalışmasını tekrarlayın.

7- Yüksek seviyeli "Ruhsal İdareci Planlar"dan yardım talep edin. Onların enerjileri ile sizi desteklemelerini isteyin. "İstek Yasası"nın kainatta çalışmakta olduğunu unutmayın. Ne isterseniz sonunda onunla karşılaşacaksınız. Düşüncelerinizle siz aslında farkında olmadan kainatta işlemekte olan yasalar sonucu kendi geleceğinizi kendiniz tayin ediyorsunuz. İnsanların zaman zaman istekleriyle karşılaşmadıklarından şikayet ettiklerini duymuşsunuzdur. Kim bilir belki bazen siz de bundan şikayet ettiğiniz de olmuştur. Bunun tek sebebi düşüncelerinizi doğru kullanamayışınız ve isteklerinizi yanlış dile getirmenizdir. "Alı keşke su olsu..." diyerek ona ulaşamayacağınızı daha önce söylemiş ve kendi kendine telkin konusunu işlediğimiz bölümümüzde bunun nasıl yapılabileceğini aktarmıştık...


Parazit Tesirlerden Korunma Yolları


Yukarıda sözünü ettiğimiz bize dışarıdan gelen yanıltıcı etkilere parazit tesirler diyoruz. Bu parazit tesirler insanlardan düşünce yoluyla yayılan çoğunlukla negatif yüklü enerjilerdir. İnsanların farkında olmadan çevrelerine yaydıkları bu enerjiler, sürekli çevremizde dolaşırlar. Ve biz bunlardan farkında olmadan etkileniriz. Özellikle de gevşeme durumunda bu tesirler daha kolay hissedilebilir. Bunlara ek olarak spatyomdan dünyaya yansıyan, bedensiz ruhsal varlıklardan gelen tesirler de vardır. Bunlar psişik çalışmalarda en büyük engelleri oluştururlar. Bu tesirlere karşı bir etki alanının yaratılması gerekir. Bu da aslında ayrı bir çalışma konusudur. ...Ve bu noktaya önem gösterilmesi gerekir.
Şimdi size bu parazit tesirlerden ve çevremizden bize gelesi muhtemel negatif enerjilerden korunma yollarını maddeler halinde aktarıyorum:

1- Psişik çalışmalarınızı sürekli aynı odada yapınız. Bu, odanızın sizin enerjilerinizle dolmasına ve başka enerjilerin orada barınamamasına sebebiyet verecektir. Odanızın aurası gün geçtikçe daha yüksek seviyeli bir hal alacaktır.

2- Psişik çalışmalar yaptığınız odanızın aurasını düşürmemek için kesinlikle, o odada münakaşalara girişmeyin, kızgınlık, öfke, kin, kıskançlık gibi negatif enerjileri odanızda üretmeyin ve başkalarının da üretmesine izin vermeyin. Odanızda fırsat buldukça pozitif enerji yayma çalışması yapınız. Bunu yapmak son derece kolaydır. Gevşedikten sonra tüm odanızı temizleyecek olan sevgi şefkat, merhamet gibi pozitif yüklü enerjilere konsantre olun.

3- Odanızda özellikle çalışmadan bir saat önce sadece mavi bir ışık yakınız. Mavi rengin negatif enerjileri polarize etme özelliği vardır. Anadolu Halk Kültürü'nde ortaya çıkan nazar boncuklarının mavi renkte olması bir tesadüf değildir.

5- Ruhsal olgunluğunuz arttıkça sizi saran biyomanyetik enerji alanınız yani auranız da buna bağlı olarak güçlenecektir. Bu da bilgilerinizin artmasıyla doğru orantılıdır. Mümkün olduğunca ruhsal bilgilerinizi arttırmaya gayret gösterin. Ön yargılara yer vermeyin. Sürekli araştırıcı ve sorgulayıcı bir zihin hali içinde olun. Her şeye inanmayın... En iyi korunma yollarından biri, soru soran bir zihindir. Daha önce kulaktan dolma öğrendiklerinizi sorgulayın... Biraz şüphecilik sağlıklıdır; kuşku duyun, kanıt isteyin... Ruhsal olgunluk ve ruhsal kültür en büyük korunmayı sağlayacaktır.

6- Auranızı güçlendirici imajinasyon ve telkin çalışmalarında bulunun. Kendinizi pozitif bir enerji alanıyla sarabilirsiniz. Bunu yapmak için gözlerinizi kapatın, gevşeyin ve kendinizi parlak beyaz bir ışıkla çepeçevre kuşatılmış olarak imajine edin. Beyaz ışığın, hem ön hem de arka tarafınızdan genişleyerek başınızın üstünden geçtiğini ve ayaklarınızın altına kadar sizi kuşatmasını isteyin. Beyaz ışık tüm olumsuzlukları yok etme gücüne sahiptir. Koruyucu bir kalkan görevi yapar. Bu düşüncenin önemli bir etki yaratacağından emin olabilirsiniz. Fırsat buldukça bu konsantrasyon çalışmasını tekrarlayın.

7- Yüksek seviyeli "Ruhsal İdareci Planlar"dan yardım talep edin. Onların enerjileri ile sizi desteklemelerini isteyin. "İstek Yasası"nın kainatta çalışmakta olduğunu unutmayın. Ne isterseniz sonunda onunla karşılaşacaksınız. Düşüncelerinizle siz aslında farkında olmadan kainatta işlemekte olan yasalar sonucu kendi geleceğinizi kendiniz tayin ediyorsunuz. İnsanların zaman zaman istekleriyle karşılaşmadıklarından şikayet ettiklerini duymuşsunuzdur. Kim bilir belki bazen siz de bundan şikayet ettiğiniz de olmuştur. Bunun tek sebebi düşüncelerinizi doğru kullanamayışınız ve isteklerinizi yanlış dile getirmenizdir. "Alı keşke su olsu..." diyerek ona ulaşamayacağınızı daha önce söylemiş ve kendi kendine telkin konusunu işlediğimiz bölümümüzde bunun nasıl yapılabileceğini aktarmıştık...
Cevapla

Konu Araçları
Konuyu Paylaş :  
Konunun Linki :  
BBKodu :  
Konu Araçları :

Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi