Hepimiz Biriz

Tam Versiyon: Erdoğan'ın ekibi, Türk Basını'nın halleri
Şu anda arşiv modunu görüntülemektesiniz. Tam versiyonu görüntülemek için buraya tıklayınız.
Başbakan Erdoğan Brükselden fırtına gibi geçti. Yeri geldi gürledi, yeri geldi rest çekti. Sinirlendiği de olduğu neşelendiği de. Güzel sözler de söyledi, azarlama yolunu da seçti. Kısacası birçok açıdan ve birçok çevre için unutulmayacak bir geziydi.
Ancak özellikle ekibinin bir kısmının davranışları dikkat çekiciydi. Güvenlikten, basınla ilişkilere, ekibin kimi üyelerinin hareketleri ilgi ve bazen şaşkınlıkla izlendi.
Avrupa Siyaset Merkezinin Erdoğanın onuruna düzenlediği kahvaltılı konferansta, salona girişi, meydanda halka seslenmeye hazırlanırken yapıldığı gibi, gür bir ses ve yükselen bir tonda hem de Türkçe anons edilince, Avrupalı siyasetçiler, uzmanlar, gazeteciler, eurokratlar ve bürokratlardan oluşan dinleyici grubu bakakaldı. Sabahın 8.00nde yarı mahmur gözlerle Başbakan Erdoğanı dinlemeye gelmiş olan insanlar, daha ilk kahvelerini yudumlarken, birden bir miting havasında yapılan sunumla kendilerine geldi.
Erdoğan ve ekibi yoğun temponun da etkisiyle, akşama doğru biraz yoruldu biraz da gerginleşti. Avrupanın Dostları adlı kuruluşun onuruna verdiği akşam yemeğinde, garip tavırları, çıkışları ve tartışmalı açıklamaları ile tanınan Matsakisin yaklaşımından rahatsız olan Başbakan, AP milletvekilinin sorduğu soru üzerine kendisini ciddi biçimde tersledi. Matsakisin kafa sallamasının kendisine bir değiş hatırlattığını ama bunu orada tekrar edemeyeceğini, tam da bir gazeteci gibi konuştuğunu söyledi.
Bütün bunları canlı yayınlardan hep birlikte izledik. Canlı yayınlardan izledik diyorum çünkü yemeğe çağrılan Türk muhabirlerin büyük çoğunluğu ana salona alınmış, sadece kameralara ve ajansa izin verilmişti.
Yer olmadığı gerekçesi ileri sürüldü ama içeride yabancı basın kuruluşlarının muhabirlerine ve alt düzey yetkililere yeterince yer bulunmuştu.
Başbakanın yemeğe gelişinden hemen önce güvenlik ekibinden bir polis yaklaşarak kenarda bekleyen Türk muhabirlerin yakasındaki isim kartlarını kontrol etti. Türk olduğumuz anlaşılınca, herkes rahatladı ve neden içeri alınmadığımız çok da sorgulanmadı. Türk muhabirlerin büyük kısmının dışarıda bırakılmasının sorumluluğunu da kimse üstlenmedi ve herkes topu birbirine attı.
Sonunda, konuşulanların dinlenebilmesi için ayrılmış olan odadaki hoparlörler de çalışmayınca ve bundan da oradaki gazeteciler sorumlu tutulmak istenince, toplantıyı terk etmekten başka bir seçenek kalmadı. İçeride olanları canlı yayından ve toplantıdan çıkanlardan öğrenebildik.
Aslında olanlara şaşırmamak gerekiyor. Başbakan, beğenmediği bir soru üzerine işte şimdi tam da bir gazeteci gibi konuştun deyip gazetecilerin bilgisiz ve bilinçsiz olduğu varsayımından hareket ediyorsa, korumaları, basından sorumlu adamları gazetecileri neden ciddiye alsın?
Başbakanın geçeceği odadakilerin, bekletilen Türk gazeteciler olduğunu anlayan koruma ekibi neden kendi arasında Ha oradaki gazeteciler Türk mü tamam çıkartırız onları Başbakanı oradan geçiririz demesin? Mevhumu muhaliften hareket edersek, bekletilenler yabancı basın mensupları olsaydı, demek ki kimse onları oradan çıkartmayı düşünmeyecekti.
Türk dernek temsilcilerinin katıldığı, bir gün önceki toplantıda, sorulara geçilince basının çıkartılması, Başbakanın gelmesine daha dakikalar varken bir görevlinin Şşşt Başbakan gelecek sessiz olun! Susun! diye katılımcıları azarlaması da cabası.
Yıllarca Türkiyede, 8 yıla yaklaşan bir süredir de Brükselde çalışan bir gazeteci olarak şunu söyleyebilirim. Türkiyede son yıllarda gazetecilere reva görülen davranışların % 10u Brükselde gerçekleşecek olsa yer yerinden oynar. (Akreditasyon iptallerini vs aklınıza bile getirmeyin.) Yukarıdakine benzer davranışları sergileyen görevliler ve yetkililer Brükselde basınla karşı karşıya gelebilecekleri pozisyonlarda kalamazlar. Basın örgütleri ayaklanır, sorumlular özür dilemek zorunda bırakılır.
Son üç günde yaşadıklarımızı düşününce Türkiyede görevlerini yerine getirmeye çalışan meslektaşlarıma kolaylıklar dilemekten başka birşey yapamıyorum.
BÜYÜK BULUŞMADAN MESAJ VAR
Bu arada, bir önceki yazımızda, Belçikanın Hasselt kentinde düzenlenen ve Başbakan Erdoğanı görmek için gelen yaklaşık 12 000 kişinin katıldığı Büyük Buluşma toplantısı öncesinde Filistin bayrağı açmak isteyenlerin yaşadığı zorluklara yer vermiştik.
Organizasyonu yapan gruptan Sayın Adil Dönmez bir elektronik posta göndererek, salona Filistin bayrağı sokmak isteyenlerin engellenmesinden üzüntü duyduğunu ancak bu kişilere sonradan yardım edebilmek ve durumu düzeltmek için azami çaba gösterildiğini belirtmiş ve hassasiyetimiz için teşekkür etmiş. Biz de kendisinin durum hakkında detaylı bilgi verme istemine ve bu konudaki hassasiyetine teşekkür ediyoruz.