24-02-2007, Saat: 1:54
(Son Düzenleme: 29-09-2008, Saat: 22:28, Düzenleyen: arachnanthe.)
Yazar Uğur MUMCU
Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı Yayınları / Nisan 1998 444 sayfa
“ Proleter ulusların milliyetçiliği, ancak ve ancak anti emperyalist bir çizgiyle oturtulabilir. Bu milliyetçilik anlayışında ulusallık ve sınıfsallık içiçedir. Kurtuluş Savaşı’mız ve savaşın önderi Mustafa Kemal Atatürk, proleter uluslara özgü milliyetçiliğin yirminci yüzyıldaki görkemli örnekleri sayılır…Mustafa Kemal, “Ezilen uluslar, bir gün ezenleri yok edeceklerdir” derken, Asya ve Afrika’da uyanan proleter ulusların, anti emperyalist bilincini, milliyetçilik duygularını harekete geçirmek istiyordu.” (s.91)
“ Atatürk, “ben yalnız bugün için değil, gelecek için, devlet hayatı ve memleketin refahı noktasından hal ve mali bağımsızlığımıza çok önem verdiğimden…” diyerek dış borca dayanmayan bir mali siyasetin gerekliliğine ısrarla değiniyor. Atatürk’ün bu konuşması 1922 tarihini taşımaktadır. Atatürk’ün başka konuşmalarında da zorunlu olarak alınacak dış yardımların “borçlarımızı arttırmayacak, mali bağımsızlığımızı tehlikeye atmayacak” biçimde olmasını istemektedir.” (s.122)
“ Türkiye’de yıllardır gerici ve tutucu çevrelerce Atatürk ilkelerine karşı bir savaş veriliyor. 12 Eylül askeri rejimi ile ekilen tohumlar yeni yeni yeşeriyor. Zorunlu din dersleri ile din eğitimi tarikatların ellerine verilirken, tarikat şeyhleri ve müritlerinin cenazeleri, Cumhurbaşkanı’nın da imzaladığı (dönemin Cumhurbaşkanı Kenan EVREN) Bakanlar Kurulu Kararnameleri ile kaldırılıyor…Türban denilince özgürlük ve demokrasi şampiyonu kesilenlerin sıra 1402 sayılı yasa ile üniversiteden devlet zoru ile uzaklaştırılan öğretim üyelerine gelince, nasıl binbir dereden su getirdiklerini de acıyla izliyoruz! (s.352)
“ “Kemalist”, Kurtuluş Savaşı yıllarında, İngiliz gizli servisi ve Amerikan basınında “Bolşevik, milliyetçi, bozguncu” anlamlarında kullanılırdı. Bu kavram bugün, sözde “sivil toplum” yandaşlarınca tek partili, baskıcı yönetim anlamında kullanılıyor…Evet, Atatürk dönemi tek parti ile yaşanmıştır. Devrimler de bu tek parti dönemi içerisinde tepeden inme yöntemlerle yapılmıştır. Ama Atatürk’ü ve Türk devrimini, aynı zaman dilimlerindeki nasyonal sosyalist ve Marksist yönetimlerle karşılaştırın. En az sancılı ve en az kan dökülen toplumsal dönüşümdür Atatürklü yıllar! Türkiye bugün hala ayakta durabiliyorsa, Atatürk döneminde atılan temelin sağlamlığı nedeniyle duruyor!” (s.410)